28 Aralık 2007 Cuma

Yeniyıl Kutlama Mesajları

Yeni yılda, mutluluğun gökyüzünden dökülen bahar yağmuru kadar bol olsun. O kadar mutlu ol ki gözlerindeki mutluluk mutluluğu arayan mutsuzların ışığı olsun.


Yeni yıla girerken sevgi ve barış diliyorum. Savaşların, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla.. Nice yıllara!


Yeni yılın sana neşe ve mutluluk getirmesi dileğiyle.. En içten sevgilerimle..

Yeni yılda, her şeyin gönlünüzce olmasını diler, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini temenni ederim. Mutlu yıllar...

Yeniyıl Kutlama Mesajları
Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, mutluluk getirmesi dileğiyle yeni yılın kutlu olsun.


yeni yılda; hayatı tutabilmek, sevgiyi kaçırmamak, keşke dememek için düşlerini ikiyle çarp bu kez... ve onları gerçekleştirecek zamanı ayır kendine... Mutlu Yıllar!!


Geleceği oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerinize uygun ve sizi daha da mutlu etmesi dileğiyle. Mutlu yıllar!



Bir yıl daha geçti. Mutluluğun ömür boyu devam etmesini, yaşantında hiçbir şeyin seni üzmemesini diler ve yeni yılını candan kutlarım.




Yaşamın kaynağı sevgi ise sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşmak dostluk, dostluk hatırlamaksa eğer hep aklımdasınız! Yeni yılda da dostluğumuzun daha da pekişmesi ve ebedi olması dileğimle daha nice mutlu yıllara!



Savaşın değil barışın olduğu ayrılıkların değil mutlulukların bol olduğu her sevginin karşılık bulduğu sağlık, mutluluk ve bol paralı nice yıllara

Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, mutluluk getirmesi dileğiyle tüm dostların yeni yılı kutlu olsun. Sevgi bestesinin tınılarını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, barış dolu bir yıl dileğiyle...

Yeniyıl Kutlama Mesajları

Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu nice yıllara!


2008 yılı öyle bir yıl olsun ki, 2003 yılının tüm olumsuzluklarını bize unutturabilsin. İsteklerimizin gerçekleşeceği bir yıl dileğiyle..


2008 yılında da hiç ümitsiz kalmaman ve hayallerine kavuşman dileğimle. İyi ve sağlıklı seneler!


Mutluluk bankasının sevgi şubesinde 2008 nolu hesabınıza 365 gün daha yatırılmıştır mutlu bir şekilde harcamanız dileğiyle mutlu yıllar...
Bembeyaz yağan kar, ne yaşanmışsa yaşansın örter geçmişin hatalarını... Yeni bir gelecek sunar bize ve yeni bir başlangıç... Yeni yılınız kutlu olsun...

Şeker gibi tatlı, masal gibi güzel bir yıl diliyorum..

Yeni yıl bizlere kutlu olsun.. Yeni yıl sizlere de kutlu olsun.. Sağlık, başarı ve mutluluk dolu olsun..

Yeni yılda, her şeyin gönlünüzce olmasını diler, tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini temenni ederim. Mutlu yıllar...


Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu nice yıllara!

Yeni bir yıla girerken sevgi ve barış diliyorum. Savaşların, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla.. Nice Yıllara!


Bembeyaz yağan kar, ne yaşanmışsa yaşansın örter geçmişin hatalarını... Yeni bir gelecek sunar bize ve yeni bir başlangıç... Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, mutluluk getirmesi dileğiyle yeni yılınızı kutlarım. Her şey gönlünüzce olsun!

YENİ YILDA; Hayatı tutabilmek, Sevgiyi kaçırmamak, Keşke dememek için düşlerini ikiyle çarp bu kez... Ve onları gerçekleştirecek zamanı ayır kendine... MUTLU YILLAR!!

Bulutsuz gökyüzü senin olsun demiştim; ümitlerin solmasın, tükenmesin diye. Yeni yılda hiç ümitsiz kalmaman ve hayallerine kavuşman dileğiyle.. İyi yıllar!


Yaşamınca güzel yıllar, mutlu yarınlar, dostça dostluklar hep senin olsun. MUTLU YILLAR!

Yeni yılda tüm dargınlıkların bitmesi ve barış içinde yaşanması dileğimle...

Baharda gelinciklerin en güzel başlangıçları müjdelemesi gibi yeni yılda da tüm güzelliklerin sizinle olması dileğiyle? Nice mutlu yıllara!

Yeni yılın size ve tüm sevdiklerinize sağlık, mutluluk, neşe, başarı, bolca para, sevgi ve huzur getirmesini dilerim. Mutlu Yıllar...

Sevgi bestesinin tınılarını yüreğinizde hissedeceğiniz, ümitlerinizin dostluklarla pekişeceği, gülücüklerinizin hiç bitmeyeceği, sevgi, huzur ve barış dolu bir yıl dileğiyle...

Baharda gelinciklerin en güzel başlangıçları müjdelemesi gibi yeni yılda da tüm güzellikler sizinle olsun? Mutlu ve sağlıklı yıllar!


Sevgi bestesinin tınılarını tüm insanların yüreğinde hissedeceği, hüzünlerinizin dostluklarla silineceği, ümitlerinizin hiç bitmeyeceği, sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yılı sevdiklerinizle birlikte geçirmeniz dileğiyle. 2008 yılı size sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç getirsin! Neşe dolu bir yıl geçirin!

Yaşamın kaynağı .Sevgi ise sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşmak dostluk, dostluk hatırlamaksa eğer hep aklımdasınız! Yeni yılda da dostluğumuzun daha da pekişmesi ve ebedi olması dileğimle daha nice mutlu yıllara!

Geleceği oluşturacak her yeni günün bir önceki günden daha güzel, isteklerinize uygun ve sizi daha da mutlu etmesi dileğiyle. Mutlu Yıllar!


Her yeni yıl, yeni tazelenen umutların, çoğalan sevgilerin habercisidir. 2008 yılı da böyle olsun ama hep güzel olsun...Nice yıllara..


2007 yılı acılarımızla, sevinçlerimizle geride kalıyor. Umarım 2008 size daha fazla umut, daha fazla sevinç ve daha fazla mutluluk getirir. Mutlu seneler...


Daha iyi yıllara, hep birlikte elele... Mutlu Yıllar!

20 Aralık 2007 Perşembe

Kurban Etinin Taksimi

Kurban Etinin Taksimi

Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.

Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.

Kurban etinden müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.

Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması daha uygun olur. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir.

Kaynak:
1) Diyanet Aylık Dergis Mart'dan yararlanılmıştır r>

İki ayrı maaş alan eşlerin ayrı kurban kesmeleri gerekir mi?

İki ayrı maaş alan eşlerin ayrı kurban kesmeleri gerekir mi?

Karı koca ikisi de memur olsa, ikisi de maaş alsa veya ikisi de ticaret yapsa, kazançları ayrı değilse, kadının parası kocasının, erkeğin parası karısının sayılıyorsa, yani hepsi aynı kazanın içine giriyorsa, bunların ikisinin ayrı kurban kesmeleri gerekmez, ikisi için bir kurban kifâyet eder. Fakat zenginlikleri ayrı ise, yani kadın kendi parasının sahibi ise veya kadının kendi malı olan ve mikdarı 85 (seksen beş) gramı geçen altını bulunmakta ise yahut bayram günlerindeki rayiç üzerinden 85 gram altına tekabül eden parası varsa, bu durumda onun da kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmek için, zekâtta olduğu gibi sahip olduğu zenginliğin üzerinden bir sene geçmesi gerekmez. Kurban bayramı günlerinde zengin olan kimse kurban keser. (2)

Kaynak: 2) Kurban Hakkında Akla Gelen Her Soruya Cevap, Prof.Dr.Raşit Küçük, H

Hacı kurbanı burada kesilemez mi?

Hacı kurbanı burada kesilemez mi?

Bize sorulan suallerden birinde yaklaşan hac münasebetiyle şöyle denmiş:

' Hacca gidenler kesecekleri kurbanlarını ülkemizde kesseler nasıl olur? Hem oranın izdihamından kurtulmuş olurlar. Hem de kurban etlerinin daha iyi değerlendirilip hizmette kullanılmasını sağlamış bulunurlar...

***

Efendim hacı kurbanını ikiye ayırmak gerekir.

Birincisi: Hacca gidenlerin evlerinde iken kesecekleri zenginlik kurbanı.

Bu kurbanı, kendileri hac münasebetiyle seferde oldukları için kesmeleri mecburi olmaz. Zira bayram günü zenginlere vacib olan kurban, seferde olmaları halinde kalkar, seferi olan kimse vacib olan bayram günü kurbanını kesmeye mecbur olmaz. Seferde oluşları kesmemenin gerekçesi olur. Bununla beraber, görebildiğim kadarıyla hacca gidenlerin çoğu bu haklarını kullanmıyor, yerlerine vekil bıraktıkları bir yakınlarına kurbanlarını kestiriyorlar. Bu durumda bir değişiklik olmuyor, hacılar vekillerine kestirdikleri kurbanlarıyla seferi de olsalar kurbanlarını terk etmemiş, kesmiş oluyorlar.

Sual sahibi okuyucum, bu kurbanı hizmete verseler, yurtlara, çocukların barındıkları mahallere kestirseler, diyorsa, elbette yerinde bir teklifte bulunuyor. Elbette durumları müsait olanlar vekalet verecekleri bir görevliye bu kurbanlarını kestirir, yoksul, yetim, muhtaç ve bakımı gerekenlerin hizmetine vermiş olurlar. Bunu, kurbanın parasını vermek suretiyle de tahakkuk ettirebilirler. Böylece öğrenciler de unutulmamış olur.

Şayet, kastedilen kurban bu değil de, hacıların hacda kesmek zorunda oldukları şükür kurbanı ise, o kurbanı burada, ülkemizde kesmeye imkan yoktur!

Şu açıdan imkan olmaz. Hacılar, kurbanlı hacca niyet etmeleri halinde bu kurbanı, Harem sınırları içinde kesmeye mecburdurlar. Değil ülkemizde kesmeleri, Mekke'de bile kesseler Harem sınırları dışında keserlerse yine borçlu kalmış olurlar. Kurbanın iyi değerlendirilmediği düşünülüyor da, bunun da kesilmemesi isteniyorsa, kurbanı vacip kılmayacak şekilde niyet etmek gerekir ki hacda kurban kesmek durumunda kalınmasın. Bu da mümkün. Bu gibi konuları hacda kafile başkanları bir bir izah eder, hacılarımıza gerekli bilgiyi verirler. Bana kalırsa hacılarımız buna da kalmamalı, aldıkları hac kitabıyla bilgilerini artırmalı, görevlinin söyledikleriyle birleştirerek farzı, vacibi, sünneti yerinde bir hac yapmaya gayret etmeliler. Bununla beraber ne kadar okunur, dinlenirse dinlensin, hac ibadeti, hiç yapmamış olanlar için oldukça ayrı ve farklı bir ibadettir. Tek başına hareketten kaçınmalı, yanlışa düşmemek için toplu olarak vazifeler ifa edilmelidir. Yoksa yanlış yapmak işten değildir. Bu gibi zorluk ve güçlüklerinden olacak ki Efendimiz (sas)'in hadisinde şöyle müjdeler görmekteyiz. Buyuruyor ki:

' Bütün gerekleri yerine getirilerek yapılan hac, sahibini anasından yeni doğmuş çocuk gibi günahlarından temizleyerek evine döndürmüş olur.



Zaman Gazetesi
alıntı

Asgari Ücretliye Kurban Düşer mi?

Asgari Ücretliye Kurban Düşer mi?
Soru: Eşim ve ben asgari ücretle çalışıyoruz ve tek kurban kesiyoruz. Biz bu durumda zengin sayılır mıyız? İki kurban kesmeye imkânımız yok ki? Ayrıca altın 80 gramı geçerse zekât vermek gerekiyormuş. Bizim geçmiyor ama altını para olarak hesaplamalı mıyım?

Cevap: Sizin kurban bayramı günlerinde, borcunuz harcınız dışında, elinizdeki para miktarı 85 gram altının tutarını geçiyorsa kurban kesersiniz. Geçmiyorsa size iki değil bir kurban da düşmez. Seksen beş (85) gramın altındaki altına da zekât düşmez. Bu mikdarı geçerse kırkta bir oranında zekâtı vardır. (2)

Kaynak: 2) Kurban Hakkında Akla Gelen Her Soruya Cevap, Prof.Dr.Raşit Küçük

KURBAN KESMENİN HİKMETLERİ *

KURBAN KESMENİN HİKMETLERİ *
Kurban kelimesi, lügatta, kendisi ile Allaha yaklaşılan şey mânasına gelir.Bu isimden de anlaşıldığı gibi Kurban; Allaha yaklaşma ve Onun rızasını kazanma vesilesidir. Kurân-ı Kerîmde şöyle buyurulmaktadır:
* Biz her ümmet için Kurban kesmeyi meşrû kıldık emrettik.Allahın rızık olarak verdiği dört ayaklı davarlar üzerinde yalnız Allahın ismini ansınlar o davarların gerçek sâhibinin Allah olduğunu bilsinler diye...O halde hepiniz Ona teslim olun.Habîbim! Sen itâatli ve mütevâzî olanları ebedî saâdet ve selâmetle müjdele *
Bu âyette Kurban kesmenin, Allahın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allahın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emr olunduğu belirtilmektedir.İnsan zamanla gaflete düşüp, sâhip olduğu malın, mülkün, servetin Allahın kendisine bir lütfu olduğunu unutabilir.Karun gibi her şeye kendi çalışmasıyla, bilgi ve mehâretiyle sâhip olduğunu vehmederek, kendisinde bir kudret ve kuvvet görmeye, İlâhî nimetleri şahsına maletmeye başlar.Gururlanıp, haddini aşar. İşte Kurban emri, ona, sâhip olduğu mal ve mülkün, bağ ve bostanın, hayvanların, servet ve paranın Allahın bir ihsanı ve lütfu olduğunu ve asıl mal sâhibinin Allah bulunduğunu hatırlatır.Onun izni ve müsâadesi olmadan hiçbir şeye sâhip olunamayacağını bildirir.O da gururu bırakıp mahviyet ve tevazua girer.Hakikî kulluk tavrını takınır, şükür vazifesini ifaya çalışır.Bu hal ise, onun Allaha yaklaşmasına ve rızasını kazanmasına bir vesile teşkil eder.İnsanın yaptığı bütün ibâdetler gibi Kurban kesmesinede Allahın ihtiyacı yoktur.Ancak Allah, Kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvâlarını, ilâhî emre itâattaki titizliklerini, Allaha yakınlık derecelerini ölçmektedir.
* Onların ne sadaka edilen etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allaha yükselip erişmez.Fakat sizden Ona yalnız takvâ Allahın emirlerine itâat ve yasaklarından ictinab titizliği ulaşır *
Bu âyette de görülüyor ki, kesilen Kurbanlarda gaye; ihlas, takvâ ve Allaha yaklaşmadır.Maksad, Allahı verdiği nimetleriyle hatırlama ve Onun rızâsını kazanmaktır.Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.Kurban aynı zamanda Hz. İsmailin Allah için Kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasına da vesiledir.Cenâb-ı Hak, İbrahimi büyük bir imtihana tâbi tutmuş, sevdiği biricik evlâdını Allah için Kurban etmesini istemiştir.Hz. İbrahim ile oğlu İsmail, her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır.Hazret-i İbrahim oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna çalmıştır.Fakat bıçak İsmaili kesmemiştir.Çünkü Cenâb-ı Hakkın muradı, Hz. İsmailin kesilmesi değil, baba-oğul iki şanlı nebînin erişilmez teslimiyet ve sadakatlarının, ferâgat ve fedakârlıklarının, melekler ve kıyâmete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi.Bu hikmet tahakkuk ettiği için, bıçağa İsmaili kesmemesini emr etmiş; Hz. İsmailin yerine onlara Cennetten bir koç göndererek onu Kurban etmelerini istemiştir.İşte Kurban kesmek; bu büyük ve ibretli hâdisenin yıldönümünü kutlamak mahiyetindedir. Her yıl müslümanlar tarafından binlerce Kurban kesilmektedir.Bu, bir bakıma, bir müslümanın Allaha ibadet ve onun emrine uymak için her şeyini fedâ edebileceğinin, Allah yolunda bütün varlığından vazgeçebileceğinin sembolik bir ifadesi olmaktadır.İslâmın koyduğu Kurban kesme hükmü, aynı zamanda insanlar için büyük bir nimet ve rahmettir.Bir yıl boyunca pek çok sıkıntılar çekmiş, belki de ağzına bir lokma et koyamamış fakirler, Kurban bayramı münasebetiyle bol bol et yeme fırsatına kavuşurlar.Fazla gelen etleri kavurma yapıp uzun zaman o etten faydalanma imkânını elde ederler.İslâmın sosyal adâleti temin edici bir hususiyeti de böylece ortaya çıkmış olur.

Kaynak :
* el-Hacc, 34

KURBANIN SAHİ OLMASI İÇİN KURALLAR

KURBANIN SAHİ OLMASI İÇİN KURALLAR
,Kurbanın rüknü, kesilmesi caiz olan bir hayvanı kesmektir.Kesilen bu Kurbanın sahih olabilmesi için iki şart lâzımdır:
* Vakit: Kurbanın kesim vakti, Kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren, üçüncü gün güneş batıncaya kadarki üç günlük süredir.Bu müddet içinde Kurbanın kesilmesi şarttır.Bu vakitler dışında Kurban kesilmesi sahih olmaz.Kurbanı gece kesmek mekruhtur.
* Kesilecek hayvanın ayıplardan sâlim olması. Allaha kurbiyet ve ibâdet maksadıyla kesilecek hayvanların kusursuz ve ayıpsız olmasına müslümanların dikkat etmeleri, Peygamberimizin birçok hadîslerinde emredilmiştir.
Bu ayıplar iki kısma ayrılır:
* Çok ayıp sayılan ve o hayvanın Kurban edilmesine dînen mâni olan büyük özürler.
* Az ayıp sayılan ve hayvanın Kurban edilmesini kerahetle câiz kılan küçük kusurlardır.

* KESİLECEK KURBANIN VASIFLARI *
Kurban şu üç cins hayvandan olur:
* Koyun ve keçi.
* Sığır. Mandalar da sığır cinsinden sayılır.
* Deve. Bunlar dışında kalan hayvanlardan Kurban olmaz.Bu üç cins hayvanın hem dişisinden, hem de erkeğinden Kurban olur.Fakat koyun ve keçinin erkeği daha efdaldir.Koyun ve keçi bir yaşını, sığır iki yaşını, deve ise 5 yaşını doldurmadan kesilmemelidir.Ancak koyun 6 aylık olduğu halde bir yaşındaki gibi cüsseli ve gösterişli ise, Kurban edilmesi câizdir.Keçinin ise bir yaşını doldurması şarttır.Kurbanlık hayvanın toplu, gösterişli ve semiz olması da şarttır.Bir koyun ve keçi yalnız bir kişi adına Kurban edilebilir.Sığır cinsinden bir hayvanı veya bir deveyi, bir kişi Kurban edebileceği gibi, 7ye kadar yedi de dahil kişi de ortaklaşa Kurban edebilirler.Bu yedi kişinin de Allah rızası için Kurban kesmek niyetinde olmaları şarttır.İçlerinden biri Kurbana niyet etmeksizin sırf et almak için iştirâk etse, hiçbirinin Kurbanı sahih olmaz. Katılanların sayısının tek veya çift olması mühim değildir.Ortaklar Kurbandan hisselerini tartarak ayırmalıdırlar.Götürü usûlü ile taksim câiz olmaz.

KURBAN NASIL KESİLİR

KURBAN NASIL KESİLİR
Kurbanlar dînimizin tayin ettiği hayvan boğazlama şekline ve usûlüne uygun olarak kesilirler.Şerî boğazlama şekline tezkiye adı verilmektedir. Tezkiye işlemi iki şekilde yapılır:
* Ya boğazın çeneye bitişik tarafı kesilmek suretiyle olur ki buna zebh denir. Bu şekilde kesilen hayvana da zebîha adı verilir.Mezbeha kelimesi de aynı kökten gelmektedir.
* Veya boğazın göğse bitişik olan kısmından kesilir, buna da nahr denilir. Koyun, keçi ve sığır cinsi zebh usûlü ile develerin ise nahr yoluyla boğazlanması sünnettir.Aksini yapmak ise mekruhtur.Hayvanı keserken şerî yönden ayrıca şu hususlara da dikkat edilmesi şarttır:
Evdac adı verilen şu 4 kısmın tamamen kesilmesi şarttır:
* Nefes borusu,
* Yemek borusu,
* Boyunun iki yanında bulunan iki şah damarı...Bu 4 kısım tamamen kesilmeden şerî yönden kesim işlemi ifa edilmiş olmaz.Bu şekilde kesilen Kurban sahih olmaz, eti de yenmez.Bunlardan birini kesiminin eksik kalması halinde durum ihtilâflıdır.Bir görüşe göre, bu 4 şeyden nefes borusu dahil 3ü kesilmiş olursa, kesim işlemi sahih olur. Diğer bir görüşe göre ise, bu 4 kısmın tamamı ve herbirinin de yarıdan fazlası kesilmeden, kesim işlemi olmaz, o hayvanın eti sahih olmaz.Fakat müftâbih olan kendisiyle fetva verilen birinci görüştür.Bu şekilde kesilen bir hayvan, şerî usûle uygun olarak kesilmiş sayılır. Buna hakikî ve ihtiyarî tezkiye denir.Bir de zarurî tezkiye adı verilen kesme şekli vardır.Bu kesme, kesilecek hayvanın herhangi bir yerinden yararlanarak kanını akıtmak suretiyle öldürmek demektir.Eti yenen vahşî hayvanlar bu usûlle öldürülünce hükmen boğazlanmış sayılırlar.Ehlî hayvanlar ise, ancak yabanileştiği veya tutup kesmek mümkün olmadığı takdirde bu şekilde zarurî tezkiye yoluyla öldürülerek eti yenebilir.
Gönderen BUKET zaman: Perşembe, Aralık 20, 2007 0 yorum

KURBAN HANGİ ALETLE KESİLİR

KURBAN HANGİ ALETLE KESİLİR
Kurbanların kesme işlemi kesici âletlerle yapılır.Kesici âletler de keskin olanlar ve keskin olmayanlar diye 2ye ayrılır.
Keskin olanlarla, ister demir, ister başka bir maddeden olsun tezkiye câizdir. Demir veya başka bir maddeden yapılmış keskin olmayan kesici âletlerle tezkiye ise, câiz olsa bile mekruhtur.

* KURBAN KESECEKTE OLMASI GEREKEN ŞARTLAR *
Kurbanı kesecek kimsede bulunması gereken şartlar şunlardır:
* Kesenin Müslüman veya Yahudi ve Hristiyan gibi Ehl-i Kitaba mensub birisi olması.
* Kesmeye yetecek kadar aklı ve kesme işini hatırında tutacak kadar hâfıza gücü olması.
* Hayvanı kesebilecek gücü ve kuvveti olması.
* Kurban keserken Allahın ismini anması, yani, besmele çekmesi.Buna tesmiye denir.Kurban ancak Allah adına kesilir.Bu yüzden keserken Allahın yüce adını anmadan kesilen hayvanın eti yenmez.Bu sebeble putperest ve diğer bâtıl din sâhiblerinin, dinsizlerin kestikleri et yenmez.Çünkü bunlar keserken tesmiyede bulunmazlar.Ehl-i Kitaba mensub birinin kestiğinin yenme sebebi, onların da aynı Allaha inanmalarıdır.Kitâbîler Allahtan başka birşeyin adını zikretseler, onların kestiği de yenilmez.Kesme işlemi sırasında Besmele çekmek unutularak terkedilmiş ise, bir beis yoktur.Kesim câizdir.Tesmiyeden maksad, hayvanı boğazlarken bismillâh demektir.Keserken Allahu Ekber demekle Allahü Azam demekle veya sadece Allah demekle de tesmiye yerine getirilmiş olur.Tesmiye kasden terkedilirse kesilen hayvanın eti yenilmez.Ancak Kurbanlık hayvanı, kitabî bile olsa Müslüman olmayana kestirmek mekruhtur.

KURBAN SÜNNETE GÖRE NASIL KESİLİR

KURBAN SÜNNETE GÖRE NASIL KESİLİR
Kurbanlık hayvanı usûlüne uygun olarak rahatça ve fazla eziyet vermeden kesebilmek için, önce keskin ve büyük bir bıçak hazırlanır.Hayvanın göremiyeceği bir yere konur.Sonra Kurbanlık hayvan, kesileceği yere eziyet verilmeden götürülür.Hayvanın yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde sol tarafı üzerine yatırılır.Sağ arka ayağı serbest bırakılarak, diğer üçü bağlanır ve kıbleye karşı durularak şu âyetler Kurban sahibi veya vekili tarafından okunur: * İnnî veccehtü vechiye lillezi fatares-semâvâti vel-arda hanîfen * [Enâm, 79]
* İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil-âlemin * [Enâm, 162]
Bu ayetlerden sonra, Allahü ekber Allahü ekber.Lâ ilâhe İllâllahü vellahü ekber. Allahü ekber ve lillâhil hamd şeklinde tekbir getirillir ve Bismillâhi Allahü ekber denilerek hazırlanan keskin bıçak hayvanın boynuna çalınır.Damar ve borular tamamen kesilerek kan iyice akıtılır.Hayvan böylece kesildikten sonra tamamen ölünceye kadar beklenir.Sonra kafa koparılır.Ve usûlüne uygun olarak yüzülür. Karnı açılır, iç organlar çıkarılır ve gövde ve etler parçalanır.Hayvan tamamen ölmeden kafa ve ayaklarını koparmak, derisini yüzmeğe kalkmak, kıbleden çevirmek veya hayvana azab vermek mekruhtur.Kurbanın, sahibi tarafından kesilmesi menduptur.Başkasına da kestirilebilir.Tesmiyeyi kesen yapar.Kesen ve sahibi eli üzerine elini koyarak keserlerse tesmiyeyi ikisi birden yapması şarttır.

KURBAN ETİ VE DERİSİ NE YAPILMALIDIR

KURBAN ETİ VE DERİSİ NE YAPILMALIDIR
Kesilen hayvanın eti, yaklaşık olarak 3e ayrılır.3te bir kısmı ev halkı için ayrılır, üçte biri akraba ve komşulara dağıtılır.Kalan üçte biri de fakir ve muhtaçlara yollanır.Bu taksim şekli mendubtur.Fakat kesen şahıs zenginse, tamamını veya çoğunu fakirlere dağıtabileceği gibi, orta halli veya kalabalık ise, çoğunu veya hepsini evinde kendi için de bırakabilir.Kurbanda esas olan kan akıtmaktır.Bu yapılmadan Kurban vecibesi yerine getirilmiş olmaz.Bu sebeble Kurbanlık koyunu alıp kesmeden canlı olarak tasadduk etmekle Kurban borcu ifa edilmiş sayılmaz.Kurban etinden Müslümanlara yedirmek lâzımdır.Kâfire yedirmek ise mekruhtur.Fakat kesilirken veya yenirken üzerine gelmişse yedirilmesinde kerahet yoktur.Kurbanın etini ve derisini satıp parasını almak da mekruhtur. Yapıldığı takdirde alınan para tasadduk edilmelidir.Kurban derisi çeşitli hayır yerlerine verileceği gibi, evde bırakılıp seccade de yapılabilir

Kurbanın Diğer Nevileri

Kurbanın Diğer Nevileri
Kurbanlar vâcib ve nafile olmak üzere ikiye ayrılır. Vâcib Kurbanlar şunlardır:
* Nisâba mâlik olan ve zengin sayılan kimselerin kesmekle mükellef oldukları Kurban Udhiye Kurbanı.
* Adak edilen Kurban Nezir Kurbanı.
* Hacc-ı Kıran ve Hacc-ı Temettü yapanların kesmek zorunda oldukları Şükür Kurbanları Hedy Kurbanı.
* Hacda Kurban kesmeyi icabettiren bir kusur işleyen kimsenin kesmesi gereken Ceza Kurbanları.
* Bir fakirin Kurban etmek niyetiyle satın aldığı bir hayvanı Kurban etmesi de vâcibtir.Nafile Kurbanlar ise, bu saydıklarımızın dışında kalan ve sırf nafile olarak kesilen Kurbanlardır:Akîka Kurbanları, Hacc-ı İfrad yapanların kestikleri Kurbanlar, Kurban bayramı dışında kesilen Kurbanlar ve bunun gibi...

17 Aralık 2007 Pazartesi

Verimli Ders Çalışma Teknikleri 1

Verimli çalışma olumlu öğrenmenin meydana getirilmesi olayıdır. Verimli çalışma yolları, bireyin zeka, yaş, genel uyarılmışlık hali ve kaygı durumu ile daha önceki öğrenmelerden yapacağı aktarmalarına göre değişmektedir. Bu nedenle kesinleşmiş bir takım yöntemlerin verilmesi doğru olmaz. Burada olumlu öğrenmeyi sağlayacak ipuçları verilecektir. Kullanılacak yöntem ve yöntemler bireysel özelliklere göre ve birey tarafından seçilmektedir.
1. Öğrenilecek malzemenin türü ve özellikleri:
Bu öğrenme olayı ile yakından ilgilidir. Öğrenen kişi, öğrenilecek malzemeyi değiştirmezse de, malzemeyi kolay ya da zor yapan şeylerin ne olduğunu çözümleyebilir. Bunları öğrenme yöntemine uygulayabilir.
Çevresindeki malzemeden kolayca ayırt edilebilen şeyler çabuk öğrenilir, çünkü ayırt edilebilirlik dikkati çeker, dikkati çeken şey kolayca öğrenilir. Okullarda bu durumu öğretmenin göstermesi faydalı olabilir.
Sözel öğrenmelerde öğrenilecek malzemenin hatırlattıkları ne kadar çoksa malzeme o kadar anlamlı demektir. Daha az nesneyi çağrıştıran kelimeye göre daha kolay öğrenilmektedir. Örneğin; "mutfak" kelimesi içinde bulunan pek çok malzemeyi hatırlattığından, daha az malzemeyi anımsatan "merdiven" kelimesinden kolay öğrenilir. Bu olay öğrenmenin olumlu aktarılmasıdır.
Kavramsal benzerlikleri yüksek olan malzemenin öğrenilmesi kolay olmaktadır. Benzerliğin yüksek olması, bir başkası tarafından hatırlanılması ile öğrenmenin gücünün arttığı saptanmıştır. Bunun yanı sıra kavramsal benzerliklerle yapılan öğrenmelerden daha başarılı olduğu saptanmıştır.
2. Alıştırma ve alışkanlıklar meydana getirmesi:
Psikoloji ve fizyoloji bakımından alıştırma bir hareketin tekrar tekrar yapılmasından başka bir şey değildir. İlk kez yapılan bir hareket yavaş ve zordur, oysa alıştırma yoluyla hareketlerde çabukluk ve güven sağlandığı gibi hareketi yaparken çekilen sıkıntıda gittikçe azalır. Eğer alıştırmalar sevilen bir şeyin karşıtı olur ve kişi istenilen davranışları büyük bir titizlikle yaparsa o alışkanlığın meydana gelmesi mümkün değildir. Alışkanlıkları daha çok öğrendiklerimizi aktarma işlerinde kullanırız. Bu yüzden öğrenmede alışkanlıkların önemi büyüktür.
3. Öğrenme biçimlerinin, öğrenilecek malzemenin iyi biçimde öğrenilmesi için yapılacak işlemlerin düzenlenmesi, örgütlenmesi:
Sonuçlar hakkında bilgi edinmekte öğrenme için önemlidir. Kendisinin ne kadar hatalı ya da hatasız öğrenmeler yaptığı hakkında bilgi edinen öğrenci çabuk öğrenmektedir.
Okuma ya da anlatma. Tekrar tekrar okumak yerine okumaya ek olarak anlatma yapanların daha verimli öğrenme yaptıkları görülmüştür.
İnsanların bir kısmı gözle, bir kısmı da kulakla daha iyi öğrenme yapar bu her ne kadar kişinin nasıl okuyup dinlediğine bağlıysa da anlatma ya da ezberden tekrara da yer verilmelidir. Kişinin aktif olması öğrenmelerin verimli olmasını sağlar. Okuma durumunda kişi pasif durumda olacağından öğrenenin verimi düşer.
Bütün halinde ya da parçalara bölerek öğrenmenin de verimli öğrenmeye katkısı vardır
Verimli çalışma ve öğrenme yolları, öğretmen-öğrenci birlikteliğini ortaya koymaktadır. Öğrenmeye karşı istekli ve öğrenme için gerekli yeteneklere sahip olma, öğrenmede başarıyı etkileyen en önemli faktördür.Ancak, bazı yetenekli öğrencilerin yeterince çaba gösterdikleri halde bekledikleri verimi alamamaktan yakındıkları görülmektedir. Bu durum genelde verimli çalışma yöntemlerini kazanmamış olduklarından ileri gelmektedir. Bu durumda başarı düzeylerini korumak ya da yükseltmek için kişinin verimli ders çalışma yollarını bilmesi, zamanını ve enerjisini en yüksek verim alacak biçimde kullanması gerekmektedir.
Çabanın ve zamanın en ekonomik biçimde kullanılmasının ön şartı çalışma saatlerinin bir programa bağlanmasıdır. Düzenli bir çalışma programı yapmak ve bunu uygulamak başlangıçta kişiye zor gelebilir. Ancak böyle bir uygulamanın devamı, belli saatlerde belli işlerin yapılması alışkanlığının kazanılmasını sağlar. Çalışma zamanı gibi çalışma yerinin de belli olması, verimli çalışma için gerekli koşullardan biridir.
Çalışma ve dinlenme sürelerinin uzunluğu yaşa ve konuya bağlı olmakla birlikte ara vererek çalışmanın her zaman tek parça ve daha yoğun çalışmadan daha iyi sonuç verdiği söylenebilir. Uzun ve tek parça çalışma süreleri, ilgi azalması ve yorgunluğa neden olmaktadır. Kısa ve bitirilmiş iş, kişiyi uzun işten daha çok güdüler. Ayrıca, dinlenme süresinde zihin öğrenilen konuyla meşgul olmaya devam eder. Bu da doğru tepkilerin yerleşmesine, buna karşılık yanlış tepkilerin unutulmasına yardım eder. Bu bakımdan, zaman zaman ara vererek çalışma, yoğun çalışmadan daha etkili bir öğrenmeye olanak verir.

Flash Görsel Eğitim Seti

Flash Görsel Eğitim Seti


Flash Editörünü Tanıyalım

Nesneleri Tanıma ve Nesneler ile İşlem Yapma

Layerlar ve Frameler ile Çalışmak

Create Motion Tween İle Animasyon

Buton Oluşturma

Shape ile Geçiş Efekti

Goto ile Frameler Arası Geçiş

Maske Efekti

Guide ile Animasyon

İletişim Formu Oluşturma

Animasyona Giriş - 1

Animasyona Giriş - 2

Animasyona Giriş - 3

Animasyona Giriş - 4

Animasyon Oluşturma

Flash Blur ( Bulanıklık ) Efekti

Flash Drop Shadow ( Gölge ) Efekti

Flash Glow ( Kenarlık ) Efekti

Flash Bevel Efekti

Flash Expand Efekti

Action Scripte Giriş - Link Verme

Animasyon Oluşturma - 2

Animasyon Oluşturma - 3

Animasyon Oluşturma - 4

Accordion Kontrolü

Animasyon Oluşturma - 5

Animasyon oluşturma - 6

Animasyon Oluşturma - 7

Animasyon Oluşturma - 8 ( Son Ders)

Filter Özellikleri

Animasyonlu Buton Yapımı

11 Aralık 2007 Salı

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 10 / 10

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 9 / 10

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 7 / 10

Kemal Sunal Sahte Kabadayı Part 1 / 10



www.ruyacafeblogspot.com
www.buketforum.com

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 2 / 10buketforum.com

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 3 / 10Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 3 / 10

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 4 / 10

Kemal Sunal - Sahte Kabadayı Part 5 / 10

Kemal Sunal - Sahte Kabadayi 6/10 buketforum

9 Aralık 2007 Pazar

7 Aralık 2007 Cuma

Amasya Gezi rehberi

Amasya | Otel | Gezi rehberi | Konaklama | Tarihi yerler | Tatil yerleri Düğün Adetleri

Yörede evlenme yaşı yirmili yaş civarıdır. Genellikle tek eşliliğin tercih edildiği yörede, akrabalarla evlendirme isteği ön plandadır. Mirasın bölünmemesi amaçlandığından alınacak gelinin veya damadın aynı kültürden, tanıdık bir yerden olması da etkendir.

Bir genç evlenme isteğini ailesine hissettirebilmek için, babasının ayakkabısının birisini ters çevirir, bazen de ayakkabıyı kapı eşiğine çivi ile çakar veya baba yanında iken ayakkabısını ters giyer (sağ ayakkabı sola, sol da ayakkabı sağa). Bu; ‘beni evlendirin’ anlamına gelir.

Genç kızlar, evlenme isteklerini bazen davranışlarındaki canlılıkla, bazen de aile fertleriyle geçimsizlik olarak dışa vururlar.

Evlenemeyen kızların kısmetlerinin bağlı olduğuna inanılır ve açılması için evliyalara gidilip dua edilir, Cuma günleri selâ vakti kilit açılır. (bahtım böyle açılsın diye).

Evlenecek çağa gelmiş erkek için, düşünülen kızın evine gidilir. Öncelikle kızdan su istenir, bardağın ve halıların temizliğine, evin düzenine bakılır. İzlenim olumlu ve gençler de birbirini beğenmişse birkaç gün sonra dünür gidilir ve buna ‘dünür düşme’ denir.

Erkek tarafının aile büyükleri, oğullarına almayı düşündükleri kız evine giderler. Yapılan sohbet içerisinde en yaşlı kişi konuya girer ve ‘Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz’, kız evi de ‘kısmetse olur’ derler. Ancak, kız hemen verilmez, birkaç kez gidilir.

Kız evi, kızı vermeye niyetliyse, erkek tarafını araştırıp soruşturduktan sonra, uygun görülmüşse, gelmeleri için haber gönderir.

Söz Kesme

Kız evinin davetinden sonra, erkek tarafı aile büyükleri, bir araya gelerek kız evine giderler. Bu toplantıda gelin ve damada ‘söz yüzükleri’ takılır. Nişan, düğün tarihleri, kız evinin istekleri konuşulur ve karara bağlanır. Söz kesildikten sonra, gelin ve damat adayı tarafından orada bulunanların elleri öpülür, dualar okunur. Bütün işlerin tatlılıkla gitmesi için şerbet içilir veya lokum yenir.

Eksik Görme

Gelin adayı, annesiyle birlikte, erkek evince, alış-verişe götürülür. Takı ve eşyalar yanında, nişan kıyafeti ve düğün için gelinlik, ayrıca kız tarafının yakınlarına da hediyelik gömlek, elbiselik, çorap vs. alınır. Buna ‘eksik görme’ denir.

Nişan

Genellikle hafta sonları kız evinde yapılır. Nişana davet için, erkek evinden birisi çıkar ve davet ettiği her eve bir şeker veya davetiye verir. Daveti yapan kişiye ‘okuyucu’ denir.

Kız evinde, gelenlere yemekler verilir, getirilen hediyeler, sesi gür biri tarafından bağırılarak çevreye duyurulup orta bir yerde oturan gelinin başında çevrilir (töre çevrilmesi), takılar takılır.

Nişanlılık süresinde, dini bayram olursa kız evine kurbanlık ve hediyeler gönderilir.

Düğün

Erkek evinde, davul-zurna ekibi cuma gününden itibaren çalmaya başlar, düğün evinin belli olması için bayrak dikilir, düğün kahyası, yiğitbaşı tespit edilir. Gelin ve damat adayları tarafından sağdıç (gelin ve damadın düğün boyunca her işini takip eden tecrübeli bir kişi) seçilir. Gelen misafirlere yemek ikram edilir. Buna danışık yedirme denir.

Cumartesi günü, köyde ise geniş bir mekan, şehirde ise düğün salonunda kız ve erkek tarafları bir araya gelir. Müzik eşliğinde eğlenilir, davetlilere ikramlar yapılır. Düğün, gelin ve damada takı takılması ile son bulur. Bütün masrafları erkek evi karşılar.

Kına Gecesi

Cumartesi akşamı kız evinde kına gecesi yapılır. Kızın annesi tarafından karılan kına, bir tepsi ortasına konulup etrafına mumlar dikilir. Bulunulan mekanın orta kısmına oturan geline kına seti giydirildikten sonra kına türküleri ve ilahilerle gelin ağlatılır. Avucuna altın konularak geline kına yakılır.

Davul zurna eşliğinde damatla birlikte kız evine kına almaya gelinir. Karılmış olarak hazır duran kına, etrafında mumlar, çerez, havlu, mendil konulan tepsi içerisinde damadın sağdıcına satılır. Kına alındıktan sonra (köy ise kız evinden bir de tavuk alınarak) oynaya oynaya erkek evine dönülür.

Damat Kınası

Damada kına yakılırken; sağdıç parmağını kınaya banarak elini yukarı kaldırır, bir iki üç diye saydıktan sonra bekar gençler kınalı parmağa ulaşmaya çalışırlar. Kim önce kınayı almışsa ilk onun evleneceğine inanılır. Kalan kına damadın arkadaşlarına dağıtılır (darısı bekarların başına olsun diye).

Kına gecesinde gelinin ve damadın yanında arkadaşları kalır, bu gecede gelinin ayakkabısının altına bekar kızların isimleri yazılır, kimin ismi silinirse onun evleneceğine inanılır.

Gelin Alma

Pazar günü, gelin getirmek üzere gelin arabası süslenir. Akraba, arkadaş, komşu, ve ahbaplara ait araçlardan oluşan konvoyla, gelin evine hareket edilir. Kız evince, gelen araçlara yemeni, şifon, havlu gibi hediyelik takılır.

Gelin alıcılardan, genç kızlar bahşiş almak için kapıyı açmazlar ve gelin sandığının üstüne de otururlar. Düğün kahyasınca bahşişler verilir, kapılar açılıp gelinin çeyizi taşınır. Gelin çeyizi yüklenirken alınan "müjde yastığı" damat evine getirilip (gelin geliyor anlamındadır) evde bekleyen kaynanaya bahşiş karşılığı verilir.

Gelinin beline, erkek kardeşi kırmızı ‘kardeş kuşağı’ nı bağlar. Gelin, yakınları ile vedalaştıktan sonra babası tarafından gelin alıcılara teslim edilip dualar okunur.

Gelin gezdirilerek damadın evine getirilir. Kaynata, bahşiş vermeden gelin arabadan inmez. Gelin eve girmeden, damat yüksek bir yerden gelinin üzerine çerez ve bozuk para serper veya kaynana içinde bozuk para bulunan bir çömleği kırar (kötü huylardan kurtulsun, bolluk olsun diye). Gelin; kuzu postuna bastırılır (kuzu gibi olması için). Eline verilen yağı, kapı eşiğine sürer (yağ gibi eriyip evine ısınsın diye). Üzerine basıp geçmesi için ayağının altına demir leğen konulur (demir gibi sağlam olsun diye).

Gelin içeriye girdikten sonra, kendi çeyiz sandığının üstüne kıbleye doğru oturtulur, kucağına erkek çocuk verilir. Gelin, kaynanaya, görümcelere ve orada bulunanlara şeker verir (tatlı dilli olalım diye). Çevreden gelin görmeye gelinir.

Asker Uğurlama

Askere gidecek gençleri; haftalar öncesi akraba, komşu ve ahbaplar sırayla yemeğe davet eder, harçlık, giyecek gibi hediyeler verirler. Gençler askere gidecekleri gün bütün yakınları tarafından davul – zurna eşliğinde halaylarla, dualarla uğurlanır.

Sünnet Düğünü

Sünnet düğünleri genellikle hafta sonları yapılır. Sünnet olacak çocuk hamama götürülür. Sünnet elbisesi giydirilir. Gelen davetlilerle birlikte araç konvoyu oluşturulur, sünnet olacak çocuğa ve arkadaşlarına çevre gezisi yaptırıldıktan sonra eve getirilerek sünneti yapılır. Gelen davetliler, çocuğu ziyaret ederek hediyelerini verirler. Yemekler ikram edilir, sazlı sözlü eğlenceler yapılır. Ayrıca mevlit okutarak sünnet yapanlar da vardır.

Türkiye illeri arası mesafeler

AFYON///
afyon | Otel | Gezi rehberi | Konaklama | Tarihi yerler | Tatil yerleri Dünya üzerinde önemli bir konumda bulunan Anadolu'nun, stratejik öneme sahip köprüsü konumundaki bir noktasında yer alan Anadolu'nun kilidi Afyonkarahisar ili de coğrafi konumu nedeniyle Anadolu'yu yurt edinmiş birçok kavmin yerleşerek yaşamlarını sürdürdüğü, kendi kültürlerini yerel kültürlerle yoğurarak yeni kültürler ortaya çıkartıp medeniyetlerin gelişmesine katkıda bulunarak önem kazanmış ve bu önemi günümüze kadar kaybetmeden korumuştur.

Binlerce yıl önce insan zekası ve becerisinin birer göstergesi olarak inşa edilen ve dünyada eşi benzeri olmayan insanlığın ortak hafızası durumundaki kültür varlıkları ile doğanın mucizesi olan doğal varlıkların incelenmesi, insanlığa tanıtılarak kültürel kaynaşma yoluyla insanlığın barışına hizmet yolunda bir adım olması bakımından önemlidir.

Frigler'in Anadolu'ya gelmelerinden binlerce yıl öncesinde, Çatalhöyük'te olduğu gibi Anadolu'da filizlenmiş ve yeşermiş, dünya uygarlıklarının gelişmesine ve söylenilenlerin aksine ilham kaynağı ve örnek olmuş uygarlıklar yer almıştır. Bu uygarlıklarla birlikte Anadolu'nun bereketini ifade edebilecek ve bereketle özdeş bir tanrıça olan Ana Tanrıça / Matar Kubile kültü oluşmuştur. Frigler ve diğer uygarlıklar da "bereket"in, yaşamın sürekliliği bakımından öneminin bilincinde olarak bu kültü devam ettirmişlerdir. Yaşamın sürekliliği için önemli olan verimli topraklar ve savunmaya uygun dağlık bölgelerin varlığı Frigler'in Afyonkarahisar ili ve çevresinde yerleşmelerine ve siyasal egemenliklerini yitirdikleri dönemde bile bin yılı aşkın bir süre kültür geliştirmelerine uygun ortam oluşturmuştur. Bu döneme ait kültür varlıklarının büyük bir kısmı zaman içerisinde gerek doğal gerekse kendini bilmez kişilerin tahribatları sonucunda yok olmuş ya da zarar görmüşlerdir. Ancak halen çevremizde gördüğümüz Frig eserleri, kendilerinden önceki ve sonraki uygarlıkların oluşturdukları kültürel miraslar ile birlikte topraklarımız üzerinde güneş gibi parlamaya, Anadolu'nun kültür ocağı olduğunu tüm dünyaya haykırmaya devam etmektedirler.

Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir illeri arasında kalan bölümde yer alan Frig Vadisi'nin tarihi, doğal ve kültürel dokusunun üç ilin ortak projesi olarak ele alınıp tanıtılmasının gerekliliği nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın koordinasyonunda üç ilin Valiliklerince çalışmalar başlatılmıştır. Bu kapsamda Afyonkarahisar Valiliği de bizzat Afyonkarahisar Valisi'nin talimatlarıyla ve himayelerinde, Acil Durum Yönetimi ve Bilgi İşlem Merkezi'nde (ADUYBİM), ilimiz resmi kurumlarında çalışan personellerin katılımıyla bir çalışma grubu oluşturmuştur. Çalışma grubu Frig Vadisi'nin ilimiz sınırları içerisinde kalan bölümünde öncelikle saha çalışmaları yapmış, saha çalışmalarının tamamlanmasından sonra elde edilen verilerin değerlendirilmesi çalışmalarını yapmıştır. Bu kapsamda yapılan iş ve işlemler, öncelikle ilimiz sınırları içerisinde bulunan tarihi, kültürel ve doğal varlıkların bilimsel esaslara uygun olarak belirlenmesi, sınıflandırılması, tescil durumlarının belirlenmesi, korunması ve tanıtılması sürecinde ilin ekonomik ve sosyal boyutlarının da belirlenerek; ulaşım, konaklama ve etkinlikler ile birlikte turizm potansiyelin ortaya çıkarılması, mevcut eksikliklerin belirlenerek ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde bölgenin ekonomiye kazandırılmasına ilişkin kriterleri kapsamıştır.
///////////////////////////////////////////////////////////////////

Klavye Kısa Yolları Resimli

Numaralandırılmış Bölümlerin Kısa Yolları , Adları ve Kullanışları..

1.Stand Up/Sit Down:Oturmaya ve Kalkmaya Yarar Bu Sayede Can ve Mananız Dolar..Kısayol:N

2.Walk/Run:Koşmaya ve Yürümeye Yarar Kısayol:Yok

3.Auto Atack:Secilen Yaratığa Saldırır..Kısayol:Canavara İki Kez Tıkla..

4.Trace:Secilen Kisiyi Takip Eder.. Kısayol:Yok

5.Auto Run:Otomatik Tıkladıgınız Zaman Yurur Ama Dümdüz :) Kısayol:Yok

6.Exchange:Secilen Oyuncuyla Trade Yani Takas Yada Ticaret Yapmaya Yarar... Kısayol:Yok

7.Party:Secilen Kisiyi Partye Ekler... Kısayol:"P"Fakat Bu Oyunda Cok Onermem Partyi...

8.Auto Grab:Tıkladıgınız Zaman Size Yakın Olan İtemi Alır Maymun Varsa Hic Gerek Yok...Kısayol:G

9.Stall:Oyunda Tıkladıgınız Zaman Satıs İcin Dukkan Acar Belirlediginiz Bir Esyayı İstediginiz Fiyattan Satar... Kısayol:Yok

10.Alchemy:Oyunda + Basma ve Ozellik Eklemeye Yarar Nasıl Basıcam Diyorsanız Brojanska Abinin Konularına Bakın Orada Resimli Var... Kısayol:Y

11.Bunun Adı Yok Kısa Yoluda Bu Yardıma İhtiyacınız Oldugunu Ve Party Aradıgınızı Gosterir...

12.Auto Potion Recorvery:Bu Oyunda Otomatik Pot Basmaya Yarar Resmi Altta

Need for Speed Underground 2 hileleri: OYUN HİLELERİ

"Press Enter" yazisinin oldugu ekranda asagidaki hileleri uygulayabilirsiniz .

HILELER :

regmebaby : Kariyer moda baslarken 20000 puan verir.

opendoors : Tüm oyun yerlerini açar

ordermybaby : Tüm araçlari açar.

gimmevisual1 : 1.kademe görsel yükseltmeleri açar.

gimmevisual2 : 2.kademe görsel yükseltmeleri açar.

needperformance1 : 1. kademe performans yükseltmelerini açar.

needperformance2 : 2.kademe performans yükseltmelerini açar.


needmybestbuy : En çok satin alinanlar listesini aç.

gotmycingular : Sponsor listesini aç.

gottahavebk : Burger King listesini aç.

gottaedge : Büyük sponsorlar listesini aç

davidchoeart : Bilinmiyor

shinestreetbright : Bilinmiyor

wantmyd3 : Bilinmiyor

wannacapone : Bilinmiyor

gimmechingy : Bilinmiyor

yodogg : Bilinmiyor

tunejapantuning : Bilinmiyor

goforoldspice : Bilinmiyor

HALİDE EDİP ADIVAR

HALİDE EDİP ADIVAR


1882'de İstanbul’da doğdu. 9 Ocak 1964’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. 1901'de Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları "Halide Salih" takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayı’nda çocuklarıyla birlikte Mısır’a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909'dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti’ni kurdu. 1912’de kurulan Türk Ocağı’na katıldı. 1919'da Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir'in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917'de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.

Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917’de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere’de yaşadı. Amerika’da Columbia Üniversitesi, Hindistan’da Delhi İslam Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939’da Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950’de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910'da yayınlanan ilk romanı "Seviye Talip" ile 1911'de yayınlanan ilk öykü kitabı "Harap Mabetler" edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. "Yeni Turan", ""Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı "Sinekli Bakkal" yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2'nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, "Sinekli Bakkal"da Doğu'nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı'nın karşısına koymak amacındadır. Roman "roman yanıyla zayıf olmakla" eleştirildi. Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.


ESERLERİ

ROMAN:
Heyula (1908)
Raik’in Annesi (1909)
Seviye Talip (1910)
Handan (1912)
Yeni Turan (1912)
Son Eseri (1913)
Mev’ud Hüküm (1918)
Ateşten Gömlek (1923)
Vurun Kahpeye (1923)
Kalp Ağrısı (1924)
Zeyno’nun Oğlu (1928)
Sinekli Bakkal (1936)
Yolpalas Cinayeti (1937)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akile Hanım Sokağı (1958)
Kerim Ustanın Oğlu (1958)
Sevda Sokağı Komedyası (1959)
Çaresaz (1961)
Hayat Parçaları (1963)

ÖYKÜ:
İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
Harap Mabetler (1911)
Dağa Çıkan Kurt (1922)

OYUN:
Kenan Çobanları (1916)
Maske ve Ruh (1945)

ANI:
Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
Mor Salkımlı Ev (1963)

FIFA 07 Türkçe Spiker

FIFA 07 Türkçe Spiker
linkreli www.buketforumdan indire bilirsinız

Half-Life ve bot paketi

Half-Life ve modları için yapılmış olan bot paketi.
Bu program ile, hiç bir ağa bağlı olmadan, bilgisayara karşı Half-Life,
Team Fortress, Opposing Force vs. oynayabilirsiniz.
Ayarlanabilirlik sayesinde, botların zorluk seviyelerini, isimlerini hatta konuşmalarını da düzenleyebilirsiniz.
Türkçe 1.31 MB FREEWARE/Ücretsiz

PlayStation oyunlarını

PlayStation oyunlarını bilgisayarınızda oynamak istiyorsanız ePSXe yi mutlaka deneyin.
En iyi ve kullanımı en kolay emülatörlerden biri olan ePSXe
İngilizce 286 KB FREEWARE/Ücretsiz

Fifa 08 Türkçe Yama 1.6

Türkçe yamanın yeni versiyonu çıktı oyunu %83 oranında türkçeleştiriyor.

TÜRKÇELEŞTİRDİĞİ YERLER:

ANA MENÜ:
Ana menü %100
Diğer Menüler %100
İpucu %99
Oyuncu olusturma %100
Diğer Olusturmalar %99

COOP SEZON MODU:
Menüler %100
Coop sezon görev mesajları %30

MENAJER MOD:
Menüler %100
Menajer Mod: Gazete Mesajları %100
Menajer Mod: Yönetimden Gelen Mesajlar %70
Menajer Mod: Oyundan sonra gelen Mesaj cevap seçenekleri %30

LİGLER:
Menüler %100

TURNUVALAR:
Menüler %100
Not: Kurulum şifresi: socceroyun.net
471 KB Ücretsiz

GTA Vice City istanbul

En Popüler bilgisayar oyunu olan GTA Vice City için hazırlanmış olan
istanbul eki oyuna farklı bir tat katmak için bulunmaz fırsat.
Notl: Oyun istanbul şehri olmuyor, yalnızca bölgelerde değişiklik var.
Türkçe 8.40 MB FREEWARE/Ücretsiz
www.buketforum.com adresinden indirebilirsiniz

Fast Image Resizer 0.95

Fast Image Resizer ile resimlerinizi toplu halde yeniden boyutlandırabilirsiniz.
İngilizce 344 KB FREEWARE/Ücretsiz
www.buketforum.com sitesınden indirebilirsiniz

Bir kaşık bal öksürük ilacı

Bir kaşık bal öksürük ilacı
Çocuklara yatmadan önce verilecek bir kaşık bal, öksürüğü hafifletiyor.
ABD’de yapılan bir araştırma, çocuklara yatmadan önce verilecek bir tatlı kaşığı balın öksürüğü hafifletebileceğini ortaya koydu.

Araştırmayı yapan Pennsylvania Üniversitesi Tıp Fakültesi doktorlarından Ian Paul ve arkadaşları, balın, öksürük ilacı verilmesi ya da hiç tedavi yoluna gidilmemesiyle karşılaştırılınca, en iyi seçenek olduğunu belirtti. Araştırmacılar, balın, tahriş olmuş boğazı kaplayarak yumuşatabileceğini kaydetti.

"Archives of Pediatrics and Adolescent Medicine" dergisinin bu ayki sayısında yayımlanacak araştırmayla ilgili doktor Paul, birçok ailenin bu buluşlarına güveneceklerini ve "Annelerimiz haklıymış" diyeceklerini söyledi.

Doktorlar, araştırma sırasında aileleri aracılığıyla, üst solunum yolu enfeksiyonu bulunan 105 çocuğun bir bölümüne yaşlarına uygun dozda bal tadı verilmiş öksürük şurubu, diğerlerine yalnızca bal verdi. Çalışmanın sonunda, bal verilen çocukların daha iyi uyuduğu ve öksürüklerinin azaldığı aileleri tarafından bildirildi.

Bununla birlikte doktorlar, bir yaşın altındaki çocuklara, botulizm (ender rastlanan besin zehirlemesi) riski oluşturabileceği gerekçesiyle kesinlikle bal verilmemesi uyarısında bulunuyor

'Bebeklere bal yedirmeyin'

'Bebeklere bal yedirmeyin' (buketforum)
Sağlık Bakanlığı, annelere, bebek beslenmesiyle ilgili birkaç püf noktası verdi. Bir yaşından küçük bebeklere bal yedirilmemesi konusunda uyardı.





Sağlık Bakanlığı, alerjin maddeleri içermesi nedeniyle bir yaşından küçük bebeklere bal yedirilmemesini önerdi. Sağlık Bakanlığı, annelere, bebek beslenmesiyle ilgili birkaç püf nokta verdi.

Bal yerine pekmez
"Alerjin maddeleri içermesi nedeniyle bir yaşından küçük bebeklere bal verilmemelidir. Bunun yerine besleyici değeri çok daha fazla ve demirden zengin olan pekmezin tüketilmesi daha sağlıklıdır" diyen Bakanlık, böbrekleri henüz gelişmediğinden ve böbrek solid yükünü artırdığı için bir yaşına gelene kadar bebeklere tuz ve tuzlu gıdaların da verilmemesi gerektiğini bildirdi.

Bakanlık, "Şeker de boş kalori kaynağı olup, gelişmeye katkısı bulunmadığı ve yeme isteğini azalttığı için bebekler için uygun besinlerden değildir" açıklaması yaptı.

Anne sütünden vazgeçmeyin!
Bebeklere ilk altı ayda sadece anne sütü verilmesini öneren Bakanlık, altı ayın sonunda uygun pişirme yöntemi kullanılarak hazırlanan balık ve yumurta verilebileceğini kaydetti.
Posted by RÜYA_CAFE BUKETİN at Pazartesi, Aralık 03, 2007

ÇOCUK GELİŞİMİ

ÇOCUK GELİŞİMİ

ÇOCUĞUN GELİŞİMİNİ BİLMENİN ÖNEMİ:İnsanın gelişimi döllenmeden doğunu, doğumdan da ölümüne kadar durmaksızın sürer gider.Yaşlılık yıllarında boy büyümesinin duraksadığı,kimi kez boy uzunluğunun azaldığı görüldüğünde,insan gelişiminin durduğu sanılır.Oysa;insan hem bedendeki değişmeler,hem de öğrenme yoluyla gelişimini sürdürür.İnsan,canlı kaldığı sürece çevresiyle etkileşerek ve yaşayarak değişir,bir başka değişle gelişir.
Çocuk dünyaya geldiğinde büyüme ve gelişme için büyük bir güce sahip olup önemli ilerlemeler kaydeder.Sevgi, şefkat ve yakınlık ile büyüyen çocuklar normal olarak gelişirler.
Gelişim dönemlerinin incelenmesi ruh sağlığı bakımından da önemlidir.Dönemlerin ortak ruhsal gelişim yolunda gidip gelmediğini anlamaya yardımcı olur.Sağlıklı gelişimindeki sapmaların gözlemlenmesini kolaylaştırır.


GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İnsanın nasıl büyüyüp geliştiğini,gelişimin nasıl oluşturduğu açıklaya bilmek için gelişimle ilgili temel kavramaların çoğu kez karıştırıldığı ve birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir.Büyüme,gelişim ,olgunlaşma,öğrenme,hazır bulunuşluk ve eğitim bu kavramlar içerisinde en önemlidir.Bu nedenle bu kavramların açıklanmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.
1-BÜYÜME:Çoğu kez birbiriyle karıştırılan “büyüme ve gelişme” sözcükleri,gerçekte birbirinden farklı kavramlar olup,biri diğerinin yerini almaz.
Büyüme, canlı varlığın bedensel yönü ile ilgilidir.Bedenin veya herhangi bir organın “bir durumdan,başka duruma geçişinde görülen bir dizi değişiklik” anlamına gelir.
2-GELİŞİM:Gelişim daha genel kapsamlı bir terimdir.Canlı varlığın bütün yaşamı boyunca geçirdiği bütün değişiklikleri kapsar.Gelişim insanın beden yapısı ,duygusal ve zihinsel özellikler açısından düzenli bir biçimde değişmesi ve istenilen görevleri yapabilecek bir duruma gelmesidir.
3-OLGUNLAŞMA:Gelişim kavramı genellikle olgunlaşma kavramı ile karıştırarak kullanılma eğilimindedir.İnsanlar olgunlaştıkça geliştiklerini düşündükleri için bu iki kavram birbirine karıştırılır.Oysa iki kavramı birbirinden ayırt etmek gerekir.Olgunlaşma,kişinin doğuştan getirdiği potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade eder.
4-ÖĞRENME:İnsanları diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden birisi öğrenme kapasitelerinin oluşudur.Biyolojik bir varlık olarak dünyaya gelen insan,kısa sürede pek çok yeni davranış öğrenir.Önce çevresine bilinçli olarak gülücükler dağıtır,yürümeye,konuşmaya başlar.Sonra giyinmeyi, arkadaşlarıyla oynamayı,okumayı-yazmayı, futbol oynamayı öğrenir.Bireyin yaptığı davranışların büyük bir çoğunluğu öğrenme türüdür.
5-HAZIRBULUNUŞLUK:Olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir.Biyolojik olgunlaşmanın yanı sıra,öğrenmeyi gerçekleştirmek ve desteklemek için uygun şekilde düzenlenmiş çevresel faktörleri içerir.
6-EĞİTİM:Eğitim insanlığın doğuşundan beri daima olan,günümüzde de uygarlık düzeyi ne olursa olsun her toplumda süren bir süreçtir.Öğrenmenin oluşturduğu her durumda, insan davranışlarını değiştiren bir eğitim sürecinden söz edilebilir.Eğitim çabalarının genel amacı, yetişmekte olan çocukların ve gençlerin topluma sağlıklı ve verimli bir şekilde uyum yapmalına yardım etmektir.Bu uyumun gerçekleştirilmesi için bireylerin eğitim ve yetenekleri eğitim yolu ile en son sınırına kadar geliştirilir.

6 Aralık 2007 Perşembe

Ayak küçükse doğum zor

Ayak küçükse doğum zor
Kellik, vücut yapısı gibi birçok fiziki özellik, ciddi rahatsızlıkların habercisi olabilir...
İngiliz Daily Mail gazetesi, bugüne kadar yapılan bilimsel araştırmalara dayanarak, çeşitli fiziksel özelliklerin işaret ettiği hastalıkları listeledi. Gazete, kellik, vücut yapısı, göz rengi gibi birçok özelliğin bazı rahatsızlıklara yakalanma riskinin yüksek olduğunu gösterdiğini yazdı.

Açık renk gözler: Mavi, yeşil ya da gri gözlü insanların gözlerinde melonom oluşma ihtimali daha yüksek. Koyu renk gözlerde, daha bol olan melanin pigmenti koruma sağlıyor. Açık renk gözlülerde, körlüğe yol açabilen "yaşa bağlı maküler dejenerasyon" hastalığı da daha sık görülüyor.

Küçük ayaklar: Küçük ayaklı kadınlar doğum sırasında daha sık sorunla karşılaşıyor. Kadınlarda küçük ayakların, leğenkemiğinin dar olduğuna işaret ettiği, dar leğenkemiğinin de doğumu zorlaştırdığı belirtiliyor.

Kellik: Prostat kanseri ve kalp hastalıkları riskinin yüksek olduğunu gösteriyor. Saçları tepeden seyrelen erkeklerin, alın kısmından kelleşen erkeklere oranla prostat kanserine yakalanma riskinin iki kat fazla olduğu belirlendi. Kalp hastalıkları riski de alın kısmından kelleşmeye başlayan erkeklerde yüzde 9, tepeden kelleşenlerde yüzde 23, tamamen kel olanlarda ise yüzde 36 daha fazla.

Kısa bacaklar: Kalp hastalıkları riskini artırıyor. Doğumdan ergenlik çağına kadar yeterince sağlıklı beslenmeyen insanlar genellikle daha kısa bacaklı olurken, bu dönemdeki beslenme şekli kemik gelişimi ve kalp sağlığı üzerinde de rol oynuyor.

Uzun parmaklar: Boylarına oranla uzun parmaklı olan erkekler depresyona girmeye daha yatkın oluyor. Bu durumun, ana rahmindeyken üretilen testosteron seviyesiyle ilgili olduğu sanılıyor. Fazla testosteron, sinir sistemini etkileyerek depresyon ihtimalini artırıyor, aynı zamanda parmakların gelişimini de etkiliyor.

Geniş, yuvarlak yüz: Uyku apnesine yakalanma ihtimalinin fazla olduğunu gösteriyor. Geniş, kısa bir kafaya sahip olanların hava kanallarının da kısa olduğu ve bu durumun uyurken nefesin kesilmesine yol açtığı belirtiliyor.

Buruşuk kulak memesi: Kulak memelerinde çapraz şekilde buruşukluk olanların kalp hastalıklarına yakalanma riski daha yüksek oluyor. Ana rahminde yetersiz beslenmenin kulak memesinde bu şekilde buruşukluk oluşmasına yol açtığı tahmin ediliyor.

Asimetrik eller: Sperm sayısının düşük olduğunu gösteriyor. Elleri simetrik olan ve yüzük parmakları uzun olan erkeklerin baba olma ihtimali daha fazla. İngiltere'de yapılan bir araştırmada, sperm sayısı en az olan erkeklerin en asimetrik ellere sahip olduğu görüldü.

Uzun boy: Uzun boylu kadınların meme kanserine yakalanma ihtimali daha yüksek oluyor. Hollanda'da yapılan bir araştırmaya göre, menopoz sonrası kadınlarda normal boyun üzerindeki her 5 cm'de meme kanseri riski de yüzde 7 oranında artıyor. Böylece normal boydan 10 cm uzun olan bir kadının meme kanserine yakalanma riski de yüzde 14 oluyor. Araştırmacılar bu durumu, uzun boylu kadınların ergenlik dönemine daha erken girmesiyle ilişkilendiriyor. Bu da kanserle bağlantısı olan seks ve büyüme hormonundan kaynaklanıyor.

Cömertlik kalıtımsal mı?

Cömertlik kalıtımsal mı?
Cömertlik doğuştan mı yoksa katıtımsal mı? Araştırm sonucu şaşırttı.
İsrailli bilim adamları ve Kudüs Yahudi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden araştırmacılar, 203 kişiye davranış testi uyguladı. Araştırma sonucunda, cömertliğin de kalıtımsal olduğu ortaya çıktı.

Her biri 12 dolara sahip bu kişilerden, paranın tamamını ya da bir kısmını adları saklı tutulmak koşuluyla bağışlama eğiliminde olan yarıya yakınının AVPR1 adı verilen gene ya da bu genin değişkenlerinden birine sahip olduğu belirlendi.

“Bildiğim kadarıyla ilk kez cömertlik ve DNA sarmalı arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor” diyen Profesör Ariel Knafo, AVPR1’in beynin cömertlik davranışını güçlendiren bölümüne etki eden arjinin vasopressin hormonunun salgılanmasını sağladığını söyledi.

Araştırmanın sonuçları “Genes, Brain and Behaviour” (Genler, Beyin ve Davranış) dergisinin internet sayfasında yayımlandı.

Bu robot keman çalıyor


Bu robot keman çalıyor

Toyota şirketi, şimdi de keman çalabilen robot üretti.
Japonya'nın bir numaralı otomobil üreticisi Toyota şirketi, keman çalabilen robot üretti.

Robotları stratejik gelişmesinin bel kemiği yapmayı düşünen şirket, teknoloji harikası robotlarını Tokyo'da basına tanıttı.

Yeni robotlar arasındaki insansı "müzisyen" robot, karşısında dizilen insanları kemanından çıkardığı seslerle heyecanlandırdı. Robot; ayakta duruşu, parmak ve vücut hareketleriyle notalarını kusursuz çalarak seyircileri şaşkınlığa sürükledi.

Şirket yetkilisi, otomobil üretiminde 80'lerden beri robot kullandıklarını hatırlatarak, bu alandaki bilgi birikimini, topluma hizmet ve katkı sunacak robotların geliştirilmesi amacıyla kullanmayı düşündüklerini anlattı.

Toyota şirketi, daha önce geliştirdiği "hasta bakıcı robotları", gelecek sene hastanelerde deneme amacıyla kullanmaya başlayacak.
Kaynak:AA

UZAYA NASIL ÇIKILIR

Uzaya çıkamasak da izleriz
Türk bilimi uzaya gidemese de gelişmiş teleskoplarla açığı kapatmaya çalışıyor.
Türk bilimadamları uzayı artık 'robotik teleskopla' gözleyecek. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG), 2008 ortasında hizmete girecek robotik özelliklere sahip, bir metre ayna çaplı T100 adlı yeni teleskopa kavuşuyor.

ABD'de yaptırılan T100 teleskopunun 6.85 metre çapında ve 2.5 ton ağırlığındaki kubbesi, üretici firmanın yüksek bedel istemesi üzerine TUG teknik ekibi tarafından Antalya Saklıkent'in 2 bin 500 metrelik Bakırlıtepe zirvesine kuruldu.

Bakırlıtepe'deki mevcut teleskop, Rusya ile imzalanan bir protokol çerçevesinde Türk ve Rus araştırmacılar tarafından zaman paylaşımlı kullanılıyor.

Yeni teleskop, tamamen Türk araştırmacıların hizmetinde olacak. Robotik özellikleri sayesinde gerektiğinde uzaktan kullanılabilecek. Teleskopun maliyeti 1 milyon dolar ancak bina, kubbe ve donanımlarıyla rakam 1.5 milyon dolara çıktı.

Kablosuz klavye hackerları

Kablosuz klavye hackerları
Kablosuz klavyeden veri çalınabilir mi? Olur mu demeyin, oluyor!
Güvenlik uzmanları birkaç program çalıştırarak kablosuz klavyelerin aktardığı veriye erişmenin ve bunu metne çevirmenin yolunu buldu.

Normalde şifreli olarak radyo sinyalleriyle aktarılan bu veri çok da uğraşmadan kırılabiliyor. Böylece şirketteki arkadaşınızın neler yazdığını görebilir, hatta ve hatta internet bankacılık şifresini bile çalabilirsiniz. Durum bu derece vahim yani...

Bu işlem için Microsoft'un kablosuz klavyesine saldırı yapılmış. Uzmanlar basit bir radyo alıcısı ve uygun yazılım kullanarak akan veriyi görüntülemiş ve şifrelemeyi kırmış.

Bluetooth giderek artan ordan kablosuz klavyelerde kullanılmaya başlanıyor. 27 MHz radyo sinyalleriyle yapılan iletişimde tehlike daha yüksek.

Dreamlab'in kırdığı modeller Microsoft Wireless Optical Desktop 1000 ve

İnternet telefon TV bir arada

İnternet telefon TV bir arada
İnternet Protokol Televizyonu’nun, Türkiye'de hayata geçirilmesi çalışmaları başladı.
Gelişen teknolojiyle birlikte izleyicinin istediği programı istediği saatte seyredebileceği, televizyon üzerinden grup toplantılarının yapılabileceği, izlenen filmin senaryosunun dahi kumanda tuşları ile değiştirilebilmesine olanak sağlayan İnternet Protokol Televizyonu’nun (IPTV) Türkiye’de de hayata geçirilmesi için altyapı çalışmalarının sürdürüldüğü bildirildi.

RTÜK Üyesi Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, modern dünyanın en yaygın araçlarından biri olan televizyonun, IPTV ile yeni bir döneme adım attığını söyledi.

Birçok Avrupa ülkesinde kullanılan IPTV sisteminin ilerde Türkiye’ye de geleceğini belirten Yerlikaya, "sistemin denetimi ile ilgili konular hazırlanmasına devam edilen RTÜK yasasında yer alacak. Sistemle televizyon, internet ve telefon hizmeti tek platform üzerinden verilecek, tek fatura olacak" dedi.

IPTV’nin televizyon yayınlarına IP tabanlı ağlar üzerinden ulaşılarak izlenmesi olarak tanımlandığını ifade eden Yerlikaya, "Ama gelecek bize IPTV teknolojisi sayesinde televizyonun bundan çok daha fazla işlevi olacağını, hayatımızın çok daha içine gireceğini ve eğlence alışkanlıklarımızın nasıl değiştiğini gösterecek" dedi.

İlhan Yerlikaya, RTÜK’ün henüz hazırlık aşamasında olan yeni yasasında, IPTV ve internet yayıncılığı konusunda bölümlerin olacağını dile getirerek, Türk Telekom’un da IPTV konusunda teknik altyapı çalışmalarını sürdürdüğünü bildirdi.

GRUP TOPLANTILARI VE İŞ TOPLANTILARI YAPILABİLECEK

Yerlikaya, IPTV’nin televizyon yayıncılığına getireceği en büyük değişimin kişinin istediği programı istediği saatte izleme imkanı olacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"İzleyici IPTV kutusu üzerindeki arayüz sayesinde kanalların yayın arşivlerine ulaşarak ilgisini çeken program, dizi, film veya spor karşılaşmalarını izleyebilecek. Bu imkan sayesinde (Televizyonda izleyecek bir şey bulamıyorum), veya (Aynı anda iki kanalda sevdiğim program var, hangisini izleyeceğime karar veremiyorum) devri bitecek.

Çünkü izleyici televizyonu yayın saatine uymak yerine istediği programı istediği saatte izleyebilecek, istediği yerde yayını durdurup geri alabilecek. Bu sistem sayesinde çocuk ve yetişkinlere zararlı olan içeriklerin süzgeçten geçirilmesi ve denetlenmesi daha kolay olacak.

Kullanıcı bu teknoloji sayesinde televizyon üzerinden grup toplantıları ve iş toplantıları da yapabilecek."

TV’DEKİ OYUNCUNUN YEDİĞİ YEMEK SİPARİŞ EDİLEBİLECEK

IPTV sayesinde özel videolar hazırlamak ve bunları kullanıcının diğer arkadaşlarıyla paylaşmasının çok daha kolay olacağını anlatan RTÜK üyesi Yerlikaya, IPTV ile izleyicinin sadece bir kanalda tanıtımı yapılan ürünü değil bir dizide başrol oyuncusunun taktığı gözlüğün benzerini veya restoranda sipariş ettiği yemeği kumanda üzerindeki birkaç tuşa basarak dahi satın alabileceğini, ayrıca tüm bankacılık işlemlerinin ve ödemelerinin yapılabileceğini bildirdi.

Yerlikaya, IPTV’nin kişiye özel yayın yapılabiliyor olmasına, teknik olarak izleyicinin programın gidişine de yön vermesine imkan tanıdığını dile getirerek, "Örneğin izlenen filmin bir yerinde başrol oyuncusunun iki farklı ipucuna göre gideceği yer konusunda bir seçim yapması gerekiyor. Seçimi senarist yerine izleyici kumandadaki bir tuşa basarak yapabiliyor ve filmin akışı bu seçim doğrultusunda devam ediyor. Aynı film farklı tercihlerle defalarca izlenebiliyor. İzleyici en sevilen halini arkadaşlarıyla paylaşabiliyor. Böyle bir filmin hazırlanma maliyeti mevcut filmlerden çok daha yüksek olacak. Fakat bu yöntemin izleyiciye sunacağı eğlence de benzersiz olacak" diye konuştu.

Sanal Sürücü cd

1x Sanal Sürücü Oluşturucu sayesinde bilgisayarınızda bulunan bir yerel klasörü farklı bir sabit diskmiş gibi gösterebilir, sisteminizde sabit disk olarak kullanılmasını sağlayabilirsiniz.

1x Sanal Sürücü Oluşturucu belirteceğiniz bir yerel dizinin (örn. C:\dosyalarım\eklentiler) farklı bir sabit disk gibi görünmesini sağlayabiliyor. Belirttiğiniz bu yerel dizin tanımlayacağınız biçimde sabit disk olarak Bilgisayarım menünüzde görüntüleniyor, ayrıca diğer bağımsız tüm uygulama, program ve çalışmalarınızda bu sanal disklerinizi rahatlıkla sorunsuz kullanabileceksiniz.

Öncelikle oluşturmak istediğiniz sanal diski tanımlayacağınız karakteri seçiyorsunuz (örn. A:\, D:\, E:\, G:\). Daha sonra bu sürücünüzün bağlanacağı klasörün yolunu belirtiyorsunuz (örn. C:\dosyalarım\eklentiler). Daha sonra "Oluştur" düğmesine tıklayarak sanal sürücünüzün oluşturulmasını ve kullanıma hazır hale getirmesini sağlayabiliyorsunuz, üstelik Windows XP, Windows Vista sürümlerinde yeniden başlatmanıza dahi gerek yoktur.

Oluşturduğunuz sanal diske çift tıkladığınızda daha önceden belirtmiş olduğunuz yerel klasöre bağlanacak, buna rağmen adres çubuğu belirlediğiniz sürücü uzantısında kalacaktır. Yani basit bir yönlendirme yapmaktan ibaret değildir.

Dilerseniz oluşturduğunuz sanal disklerden birini, bazılarını yada hepsini "Oluşturulan Sürücüler" düğmesine tıklayarak açılan pencerelerdeki yönergeleri izleyerek kolayca iptal edebilirsiniz, iptal edilen sürücülerde dosya kaybı gibi sorun yoktur, bağlı olduğu yerel klasörde dosyalar mutlaka kalacaktır.

1x Sanal Sürücü Oluşturucuyu; işlerinizi, programlarınızı, resimlerinizi, müziklerinizi düzene koymak için kullanabileceğiniz gibi size hitap eden diğer yöntemleriniz ve işlerinizde de kullanabilirsiniz.
Türkçe 747 KB FREEWARE/Ücretsiz
www.buketforum.com indire bilirsiniz

MODİFİYE SPOR ARABALAR






DODGE VİPER






DODGE VİPER

Çocuk hakları

Çocuk hakları
Çocuk hakları, kanunen veya ahlakî olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu, eğitim, sağlık, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavram.
Çocuk hakları, insan hakları kavramının içinde ele alınması gereken bir konudur. Bugün, dünyanın birçok yerinde varolan insan hakları ihlalleri, çocuk boyutunda daha geniş kapsamlı ve büyüyerek, müdahale edilmesi daha zor bir şekilde yer almaktadır. Uluslararası Af Örgütü'nün belirttiğine göre; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasadışılık gibi olumsuz etkenlerin dahilinde, çocuk hakları ihlalleri daha büyük boyutlarda olmaktadır.
Yirminci yüzyılın başlarında çocukların erişkinlerden farklı haklara sahip olduğu, dolayısıyla da bu hakların ayrıca tanınması gerektiği konusunda, değişik ülkelerde farklı hareketler ortaya çıkmaya başlamıştır. Leh eğitimci Janusz Korczak'ın 1919 yılında yayımlanan How to Love a Child (Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli) adlı kitabında çocuk haklarından sözetmiştir. 1917 yılında, Ekim Devriminin ardından Proletkult örgütünün Moskova şubesi bir Çocuk Hakları Bildirgesi üretti.[1] Ancak çocuk haklarını savunma konusunda ilk etkili girişim 1923 yılında Eglantyne Jebb tarafından taslağı hazırlanan ve 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen Cenevre Çocuk Hakları Bildirisidir. Bu bildirge Birleşmiş Milletler tarafından kuruluşunda kabul edilmiş, 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi olarak güncellenmiş[2] ve 20 Kasım 1989 tarihinde daha geniş olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile değiştirilmiştir. Bu sözleşme, BM üyesi ülkelerin ikisi hariç tamamı yani 193 ülke tarafından kabul edilmiştir.[3][4]Amerika Birleşik Devletleri ve Somali hariç en fazla sayıda ülke tarafından onaylanan insan hakları belgesidir.[5] Birleşmiş Milletler'in 1940'larda kuruluşundan bu yana çocuk hakları hareketi dünya üzerinde her zaman ilgi görmüştür. 20 Kasım günü günümüzde Evrensel Çocuk Günü (Universal Children's Day) veya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında çeşitli ülkelerde farklı günlerde çocuk günü kutlanmaktadır.
Türkiye'de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilk olarak Nisan 1929 kutlanmaya başlandı ve bu tarihte örgütlenen 4 bin çocuk ilk kez TBMM'den haklarını talep etti. [6]
Temel çocuk hakları
Sağlıklı yaşam hakkı
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin çok sayıda maddesi çocukların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini desteklemektedir. Sözleşme'nin 6. maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahiptir.[7] İlaveten, 24. madde gereğince her çocuk ulaşılabilir en yüksek sağlık standartlarından yararlanabilmelidir; gerekli tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalanabilmelidir.[8] İhmal edilen, terkedilen, istismara uğrayan ya da işkenceye tâbi tutulan çocukların iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırmasından devletler sorumludur.[9]
Diğer temel çocuk hakları
Sözleşmeye göre, her çocuğun, temel yaşam hakkının yanında, nüfus kütüğüne kaydolma, isim, vatandaşlık ve mümkün olduğu ölçüde anne-babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkı vardır. Buna paralel olarak, taraf devletlerin, çocuğun kimliği, tabiiyeti, isim ve aile bağları dahil olmak üzere her türlü koruma hakkına saygı gösterme ve bu konularda yasa dışı müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü bulunur.
Şikayet hakkı
İsveç, Finlandiya ve Ukrayna başta olmak üzere pek çok ülke, çocuk haklarını korumaya yönelik şikayet merciileri oluşturmuştur. Çocuk hakları ihlallerinin değerlendirilmesine yönelik ilk şikayet mercii, 1981 yılında Barneombudet adı altında Norveç'te kuruldu.[10] Başlıca görevleri arasında tehlike altında olan çocukların güvenliğini sağlamak, çocukların toplum içinde söz sahibi olmalarını teşvik etmek ve eğitim, sağlık, kültür gibi konuları esas alarak çocukların içinde yetiştikleri koşulları denetlemek olan ombudsman,[11] yasalar çerçevesinde bağımsız ve tarafsız[10] olarak hareket etmektedir. Ukrayna, dünyada çocukları bu merciiye atayan ilk ülkedir. 2005 yılı sonlarında göreve başlayan Ivan Cherevko ve Julia Kruk, bu ülkede hizmet veren ilk çocuk hakları ombudsmanları olmuştur.
Çocuk hakları ihlalleri
Çocuk işçiliği
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi'nin 9. maddesi, çocukların her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmasını ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamasını beyan etmektedir. Ayrıca, çocukların uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmamasını, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmamasını gerektirmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün verilerine göre dünya genelinde 200 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor.Bu ülkelerin başın da Hindistan geliyor.[12] Çocuk işçiler için en tehlikeli sektörler arasında tarım, inşaat ve madencilik yer alıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü, yaşları 5 ila 14 olan 132 milyon çocuğun tarım sektöründe çalışmaya zorlandığına ve bu nedenle eğitim ve sağlık olanaklarından yoksun kaldığına dikkat çekiyor.[12] Ayrıca çocukların mafya ve çetelerin elinde; zorla gasp ve yankesicilik suçlarına yönlendirilmesi, duygusal istismarı göz onünde bulundurarak dilenciliğe teşvik ettirilmeleri verilecek örneklerden bazılarıdır.
Çocukların yaşama hakkının ihlali
2003’ten bu yana, çocukken işledikleri suçlar nedeniyle Çin, İran ve ABD’de altı kişi idam edildi. Pakistan, Filipinler ve Sudan’da da çocuk suçlular infazı bekliyor. İran'da halen çocuk idamları sürmektedir.[13] Uluslararası Af Örgütü yetkilileri, "Bir dizi insan hakları ihlalinden kurtulan kaçırılmış kadınlar ve kız çocuklar, kaçakçıların ellerinde ikinci bir dizi ihlale maruz kalmaktalar. Bundan da kurtulmayı başarsalar bile bu kez de, çoğu zaman üçüncü bir dizi ihlale maruz kalmaktalar. " açıklamasını yapmışlardır.
Savaş milyonlarca çocuk için gündelik hayatın bir parçasıdır. Bazıları başka bir yaşam tarzı tanımamış, bazılarının dünyası da savaşların ortaya çıkışıyla alt üst olmuştur. Bu etkilerin sonucunda sayısız çocuk ölmüş, bir çoğu da sakat veya öksüz kalmıştır. Birçokları aç kalmış veya açlıktan ölmüştür. Milyonlarcası sevdiklerinden ayrılarak mülteci ya da yerinden-yurdundan edilmiş olarak, yollara dökülmeye zorlanmıştır. Çoğu; şiddet, korku ve zorluk dolu ortamda travma içinde yaşamaktadır.
Binlerce çocuk cinayetlerde rol oynamaktadır. Eğitim hakkından yoksun kalan çocukların, topluma genel olumsuz etkisinin yanısıra, suça eğilimli bireyler olma oranı yüksektir. Çoğu güvenlik güçleri ve silahlı muhalif güçler tarafından işe alınmış, diğerleri ise başka seçenekleri olmadığını düşündüklerinden gönüllü olmuşlardır. Deneyimsiz, korkusuz oluşları ve özellikle zor görevlerde kullanılmaları dolayısıyla çocuk askerler arasındaki ölü ve yaralı oranı çok yüksektir.
Kuzey Afrika ülkelerinde, açlık, salgın hastalıklar ve susuzluk nedeniyle ölenlerin başında çocuklar gelmektedir.
Yine UNICEF'in hazırladığı bir rapora göre çocuk ölümleri yapılan çalışmalar sonucan giderek azalmaktadır. Buna göre dünyada 5 yaşından küçük ölen çocukların sayısı 2006’da, yılda 10 milyon barajının altına inerek 9,7 milyona düştü. Rapora göre Fas, Vietnam ve Dominik Cumhuriyeti’nde 5 yaşından küçük çocukların ölüm oranının üçte birin üzerinde, Madagaskar’da yüzde 41, Sao Tome ve Principe Demokratik Cumhuriyeti’ndeyse yüzde 48 azaldı. Bütün bu gelişmelere rağmen Orta ve Batı Afrika’nınsa çocuk ölümlerinin en fazla görüldüğü bölgeler olmaya devam etmektedir. [14]BM Nüfus Fonu'na göre Afrika kıtasında 5 yaşın altındaki her 1000 çocuktan 155’inin öldüğü belirtilirken bu çocukların büyük çoğunluğu kızamık, tetanos ve çocuk felci gibi, aşısı olan hastalıklar yüzünden ölüyor.[15]
Türkiye'de bazı kültürel anlayışların benimsediği töre kavramlarından ötürü, çocuklar töre kurbanı olmaktadır. Ayrıca ailelerin çocukları arasında kız-erkek ayrımı yapması, çocuk hakları ihlallerine verilebilecek örneklerden birisidir. Kız çocukların okutulmaması, onların başlık parası adı verilen ücret karşılığında evlendirilmesi, çocuk hakları ihlallerine çarpıcı bir örnektir.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu'nun belirlediği verilere göre, 2006 yılı içinde yaklaşık 250 bin çocuk silahlı çatışmalara sokuldu ya da bu amaçla silahlı gruplara dahil edildi.[16] Çocukların asker olarak savaş alanlarında kullanılması Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçu olarak tanımlanıyor.[16] Buna rağmen Burma, Burundi, Fildişi Sahili, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Somali, Sudan, Çad, Filipinler, Kolombiya, Nepal, Sri Lanka, Uganda, Afganistan, Angola, Gine-Bissau, Liberya, Mozambik, Ruanda ve Sierra Leone gibi ülkelerde çocuklar asker olarak kullanılmaya devam ediyor.
Hamburg Üniversitesi'nin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre çocuklar dövülen, vurulan ve tecavüze uğrayan insanların şiddet sahnelerine tanık olup savaşmaya ve adam öldürmeye teşvik ediliyorlar. Bu araştırmada yer alan 169 çocuk ve gencin yaklaşık üçte birinin travma sonrasında gelen stres bozukluğu ile yaşadıkları tespit edildi.[17]

TOKAT,NİKSAR (Tarihte Niksar )

TOKAT,NİKSAR
Tarihte Niksar
Pers İmparatorluğu’nun sona ermesiyle kurulan Pontus Krallığı döneminde Caberia adıyla anılan Niksar; Sayfiye alanlarına pek çok tapınak, saray ve yerleşim birimi inşa edilmiştir. M.Ö. 72 yıllarında Romalılarla Pontuslular arasında cereyan eden Mithridat savaşlarının üçüncüsü Niksar’da yapılmış ve şehir Romalıların eline geçmiştir.
Niksar, Romalılar döneminde Diospolis, Sebaste ve Neocaeserea gibi isimlerle anılmıştır. Bugün kullanılan Niksar adının, Neocaeserea’dan kısaltıldığı görüşü ağır basmaktadır. 1672 yılında Niksar’a gelen Evliya Çelebi ise Seyahatname’sinde;
“Bu Niksar’ın doğusu Nik Hisar, yani iyi hisar olup hafifletmek suretiyle yanlış olarak Niksar denir” demektedir.
Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395 yılında ikiye bölünmesiyle Niksar, Bizans egemenliğine girmiştir. XI. yy.da Türklerin Anadolu’ya yaptıkları akınlarda 1067 yılında Alp Arslan’ın komutanlarından Afşin Bey tarafından fethedilmiş, ancak 1068 yılında tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. Malazgirt Savaşı sonrasında ise Artuk Bey tarafından fethedilen Niksar, 1073’te tekrar elden çıkmıştır.
Niksar’ın asıl fatihi Danişmendli Devleti’nin kurucusu olan Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi olmuştur. Danişmend Gazi fetihten sonra Niksar’ı sahil Rumlarına karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Bu dönemde Niksar ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.
1175’te II. Kılıçaslan zamanında Selçuklu topraklarına katılan Niksar, Moğol istilası ile 1341’de önce Eretna Devleti’nin daha sonra da Tacettinoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine girmiş ve bu beyliğin merkezi olmuştur.
1387 yılında Niksar’ı ele geçiren Kadı Burhaneddin’in bir savaşta öldürülmesi üzerine bölge halkı Yıldırım Beyazıt’tan yardım istemiş ve Yıldırım Beyazıt’ın oğul Süleyman Çelebi 1398’de Niksar’ı Osmanlı topraklarına katmıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon seferi, Yavuz ve Kanuni’nin doğu seferleri sırasında uğradıkları tarihi şehir, Osmanlıların son yıllarında Tokat Sancağı’na bağlı bir kaza merkezi olarak varlığını sürdürdü.
Tarihi geçmişinin simgesi olarak Roma, Bizans, Selçuklu, Danişmendli ve Osmanlı Devleti’nden kalma pek çok eser hala şehrin tabii bir parçası olarak ayaktadır. İstiklal Savaşı sırasında Rum ve Ermeni çetelerinin baskılarıyla karşılaşan Niksar, diğer taraftan memleketimizi işgal eden düşmanlara karşı, 16 Haziran 1919’da İzmir’in işgalini protesto etmek amacıyla Anadolu’daki ilk mitinglerden birini gerçekleştirerek Cumhuriyetten bugüne kadar varlığını sürdürmektedir.
20 Haziran 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Tokat’taki ilk miting Niksar’da yapmıştır. Binlerce kişinin katıldığı miting sonunda Redd-i İlhak Cemiyeti Reisi Hacı Mahir Bey’in imzası ile İtilaf Devletleri temsilcilerine aşağıdaki metinle telgraf çekilmiştir.
“Niksarlılar; hukukun hamisi olduğunu iddia eden Wilson’a ve diğer devletlere müracaat ediyoruz. Artık bizim feryadlarımıza kulak tıkamayınız. Bizim tamamiyeti mülkiyemize mevcudiyeti milliyemize tecavüze devamı kasdediyorsanız en kısa yol bizi öldürmektir. Geliniz, öldürünüz. Biz Türk olarak en küçük vatan parçasının Türk kalmasını istiyoruz, siz de buna söz vermiştiniz. Şimdi ise sözünüzde durmadığınızı görüyoruz. Anadolu’ya uzatılacak bir tecavüz bizi öldürmek için uzatılan bir adımdır.”
Tarihi eserleri
• Talazan Köprüsü
• Çöreğibüyük Camii
• Ulu Cami
• Yağıbasan Medresesi
• Melikgazi Türbesi
• Kırgızlar Kümbeti
• Akyapı Kümbeti
• Kolag Kümbeti
• Leylekli(Yılanlı) Köprü
• Hüseyingazi Köyündeki Kaya Mezarı
Coğrafi Konum
Niksar'ın rakımı ortalama 350 metre olup kuzeyinde Canik Dağları, güneyinde Dönek Dağı ve bu iki dağın arasında ise Niksar Ovası yer almaktadır. Canik Dağları Karadeniz’e paralel uzanan platolarla kaplıdır. Bu platolardan Çamiçi Yaylası yalnız Niksar’ın değil Tokat’ın da en önemli yaylalarındandır.
Akarsular bakımından oldukça zengin olan Niksar topraklarını Kelkit Çayı ve bu çayın irili ufaklı kolları sular. Kelkit Çayı’nın suladığı ve taşıdığı alüvyonlarla bereketine bereket kattığı Niksar Ovası, Karadeniz Bölgesi’nin en önemli ovalarından birisidir.
Tarım arazisi bakımından elverişli bir ovaya sahip olan ilçenin %53’ü orman ve fundalıklarla, %12’si çayır ve meralarla kaplıdır. İlçe topraklarının %32’si ekilip dikilirken, yalnızca %3’ü tarıma elverişli değildir.
Niksar’ın kuzeyindeki yüksek kesimlerde kayın, çam, gürgen, ladin; alçak kesimlerdeki düzlüklerde kavak ve söğüt; ovada otsu bitkiler; vadilerde ise meyvelikler bitki örtüsünü oluşturur.
Dağ ve ormanlarda yaşayan başlıca av hayvanları sansar, tavşan, kurt, tilki, vaşak, ayı ve domuzdur. Kuş türleri içinde ise keklik, yaban ördeği ve bıldırcın önemli yer tutar.
Niksar’da Orta Karadeniz Bölümü iklimiyle, İç Anadolu İklimi arasında bir geçiş iklimi görülür. Kışlar genellikle ılık ve yağışlı, yazlar sıcak geçer. Her aya yağış alan ilçenin yıllık yağış ortalaması 475,2 mm, yıllık sıcaklık ortalaması ise 14,7°C’dir.
Ekonomik ve Sosyal Hayat
İlçede ekonomik hayat geniş ölçüde tarıma dayalı olmakla birlikte, son yıllarda sanayide de önemli ölçüde ilerlemeler kaydedilmiştir. Kelkit ırmağının suladığı Niksar ovası tümüyle tarıma ayrılmıştır. Ayrıca Karadeniz ile İç Anadolu arasında bir geçit bölgesinde yer alan ilçede iklim şartları da tarımsal üretime elverişli bir ortam yaratır. Ekime elverişli alanların % 37,8 gibi büyük bir bölümünde tahıl üretimi yapılmaktadır. İlçede tahıl üretimi yapılan alanları sırasıyla meyvelikler, endüstri bitkileri, sebzelikler ve baklagil üretimi yapılan alanlar izlemektedir. İlçede yetiştirilen başlıca tahıllar; buğday, arpa ve mısırdır. Bunun yanında şekerpancarı, tütün, ayçiçeği, patates ve mahlep gibi sanayiye hammadde olan ürünlerde üretilmektedir. İlçede en çok yetiştirilen meyveler; üzüm, elma, kiraz, şeftali ve cevizdir. Cevizin Niksar’da önemli bir yeri vardır. İlçe ekonomisine büyük bir katkı sağlayan ceviz, kırım atölyelerinde içleri çıkarıldıktan sonra genellikle yurtdışına satılmaktadır.

Niksar orman varlığı açısından Tokat’ın en önemli ilçesidir. Tokat’taki ormanların % 48,9’u Niksar ilçesi sınırları içerisinde kalır. Niksar’da büyük ölçüde kavak üreticiliği de yapılmaktadır.
Çamiçi Yaylası ile yayla turizminin önemli merkezlerinden biri olma yolunda ilerleyen Niksar geçimşte düzenlemiş olduğu Yayla Şenlikleriyle bu konuda önemli adımlar atmıştır.
Önceleri daha çok tarıma ve küçük sanayiye dayanan sanayi yapısı günümüzde büyük ölçüde gelişme göstermiş, başta gıda, konfeksiyon, dokuma ve ağaç işleme sanayiinde birçok işyeri kurularak önemli ölçüde istihdam sağlayan teşebbüsler haline gelmiştir.
Dünyanın en yumuşak ve içimi en leziz olan Niksar Ayvaz Suyu’nunda ilçe ekonomisine büyük bir katkısı vardır. Dolum tesislerinde şişelenen sular yurdun her bölgesine dağıtılmaktadır.

BAŞÇİFTCİLİK,TOKAT

BAŞÇİFTCİLİK,TOKAT
Başçiftlik, Tokat ilinin bir ilçesidir.
Başçiftlik İlçesi coğrafi konum olarak Kelkit Çayı bir eşkenar üçgenin tabanı kabul edilirse,Reşadiye-Niksar tabana bitişik köşeleri, Başçiftlik'te taban karşısındaki köşede yer alır. Diğer bir ifadeyle Başçiftlik, Kuzeyinde Ordu iline bağlı Aybastı ilçesi,doğusunda Reşadiye ilçesi,güneyinde Niksar İlçesiyle çevrilmiş olup,yaklaşık toplam 130 Km2 8217;lik mülki sınıra sahiptir. Yaklaşık olarak 37 derece,17 dakika doğu meridyenleri ile 40 derece,28 dakika kuzey enlemleri arasında yer alır. Başçiftlik Canik dağları üzerindeki havzanın batı kısmında yer alır. Bu havza doğuya gidildikçe genişler. Yörede İskevsür ovası olarak adlandırılan bu havzada yaklaşık 15&;e yakın köy ve kasaba yer alır. Bu havzanın kuzey ve güney kısımları canik dağlarının yüksek tepeleri ile kaplıdır. Denizden yüksekliği 1425 metre olan Başçiftlik 8217;in batısında büyük Çal tepesi, kuzeyinde Çartıl, Sivrilce güneyi ise Karaçam ormanlarının bulunduğu yüksek tepelerle çevrilidir. Doğusu düzlük alanlarla kaplıdır. Bu düzlük Bereketli ve Bozcalı Kasabalarına kadar devam eder.
Tarihi
İlçenin İlkçağ ve kuruluş tarihi ile ilgili yeterli ve kesin bilgi bulunmamaktadır. Yörede Arkeoloji kazıları ve yüzey araştırması yapılmamıştır. İlçenin kuruluşu ile ilgili bazı söylentiler bulunmaktadır. Ancak bunlar da belgelere dayanmamaktadır. Bir söylentiye göre ilçe, Fatih Sultan Mehmet’in(1461) Trabzon Rum-Pontus Devleti’ne açtığı seferden sonra kurulmuştur. Bir diğer söylentiye göre de Niksar ilçesinin doğusundaki Ayvazönü Mevkiine yakın bir yerde kurulmuştur. Nitekim o zamanki Başçiftlik mezarlığı da aynı isimle anılmaktadır.
Niksar çevresindeki bataklıklardan ve sivrisineklerden rahatsız olan halk doğuya doğru giderek ormanlık ve akarsuların bulunduğu bugünkü Başçiftlik ilçesinin olduğu yere yerleşmişlerdir. Bunlar geri döndüklerinde “Öyle bir yer bulduk ki, otu sümbül, kuşu bülbül” diye methetmişlerdir. Bunun üzerine köy halkından öncelikle beş hane, ardından da diğerleri buraya gelmiştir. Bu beş haneden ötürü de Beşçiftlik ismi bu yerleşime yakıştırılmış, zamanla bu isim Başçiftlik’e dönüşmüştür.
İdari durumu
İlçe merkezi 1968 yılına kadar köy merkezi olarak, 1968 yılından sonra da belediye teşkilatının kurulmasıyla kasaba olarak örgütlenmiştir. 1990 tarihinde ise ilçe olmuş, kaymakamın atanmasıyla teşkilatlanmaya başlamıştır.
İlçede bir adet merkez belediyesi, 3 mahalle ve bağlı 8 köy 2 kasaba bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Alanköy, Asar, Aydoğmuş, Dağüstü, Erikbelen, Sarıağıl, Şahnalan ve Yeşilçam köyleridir.Kasabaları ise Karacaören ve Hatipli Kasabalarıdır.
İlçenin kurulmasından bu yana İlçede; henüz teşkilatı bulunmayan daireler Adliye ve Emniyet Teşkilatı ile Askerlik Şubesidir. İlçenin kuruluşu ile beraber “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı” ve "Başçiftlik İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği" kurularak faaliyete geçirilmiştir.
Ayrıca İlçede bir banka şubesinin bulunmaması hem ilçe halkı hem de başta Maliye teşkilatı olmak üzere bütün kamu kurumlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
İlçedeki İdari birimlerle halk arasında herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Genel olarak asayişe müessir olayların olmaması ve halkın kamu hizmetlerine katkısı dilek, ve şikayetlerini rahatlıkla yönetim kademelerine iletmeleri olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bölge halkı kanunlara saygılı, devlet büyüklerini, amir ve memurlarını seven ve sayan munis tabiatlı, yardım seven kişilerdir
Sosyal durumu
İlçe kırsal bir bölge olduğundan sürekli göç veren bölge konumundadır. Ancak yapılan nüfus sayımları sırasında İlçe nüfusuna kayıtlı olup, başka bölgelerde oturan insanların ilçemize gelerek, nüfus artış hızına pozitif yönde etki ettikleri görülmektedir. İlçemizde sanayi sektörü olmadığından genç nüfus büyük kentlere göç etmekte ve ilçede yaşayan nüfus her geçen gün azalmaktadır. Kalan nüfus genelde yaşlı ve kadın nüfustur. Önümüzdeki yıllarda istihdama yönelik çalışmalar yapılamayıp aynı hız ile göç devam ederse on yıla kadar bu gün yaşayan nüfusun yarısına düşeceği tahmin edilmektedir.
İlçe kırsal bir bölge olduğundan sürekli göç veren bölge konumundadır. Ancak yapılan nüfus sayımları sırasında İlçe nüfusuna kayıtlı olup, başka bölgelerde oturan insanların ilçemize gelerek, nüfus artış hızına pozitif yönde etki ettikleri görülmektedir. İlçemizde sanayi sektörü olmadığından genç nüfus büyük kentlere göç etmekte ve ilçede yaşayan nüfus her geçen gün azalmaktadır.
Kalan nüfus genelde yaşlı ve kadın nüfustur. Önümüzdeki yıllarda istihdama yönelik çalışmalar yapılamayıp aynı hız ile göç devam ederse on yıla kadar bu gün yaşayan nüfusun yarısına düşeceği tahmin edilmektedirİlçe kırsal bir bölge olduğundan sürekli göç veren bölge konumundadır. Ancak yapılan nüfus sayımları sırasında İlçe nüfusuna kayıtlı olup, başka bölgelerde oturan insanların ilçemize gelerek, nüfus artış hızına pozitif yönde etki ettikleri görülmektedir. İlçemizde sanayi sektörü olmadığından genç nüfus büyük kentlere göç etmekte ve ilçede yaşayan nüfus her geçen gün azalmaktadır. Kalan nüfus genelde yaşlı ve kadın nüfustur. Önümüzdeki yıllarda istihdama yönelik çalışmalar yapılamayıp aynı hız ile göç devam ederse on yıla kadar bu gün yaşayan nüfusun yarısına düşeceği tahmin edilmektedir Türkiye için ve Başçiftlik'e has olarak, hayvancılığın geliştirilmesi ve eski seviyesine getirilmesi ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. Mera hayvancılığı için eşsiz bir alanı vardır. İlçe çevresi için de bu söylenebilir. Koyun ve sığır sayısı bugün için çok az olmakla beraber geliştirici çalışmalara önem verilmektedir.
Başçiftlik merkezinde, Karacaören, Alan ve Dağüstü köylerinde 20.000'e yakın koyun ve 8000'e kadar da sığır mevcuttur. Bu arada et tavukçuluğu "Koy-Tür" tipi denemelerde yapılır. Arıcılık, ilkbahar ve yaz ayları için, Başçiftlik ve yaylaları, özel bala müsaittir.
Çayır ve otlaklar Başçiftlik ve Karacaören için Türkiye'de örnek gösterilecek durumdadır. Ayrıca buralarda sulu tarım da oldukça yaygındır. Meyvecilik azdır, daha çok Güney'de ki köy gruplarında oldukça yaygındır. Armut ve elma yetiştiriciliğinden söz edilebilir.
Toprağı bereketlidir". Ortalama rakımı 1,400 m. olan Başçiftlik, bu yüksekliğe rağmen oldukça bereketli topraklara sahiptir. "Katırbeli" nin bir yanı, "Kümbet Kırı"na kadar uzanır. Burası hayvancılığa çok müsait, kekik karışımı çimenlerin işgalindedir. Bu geniş alan, hayvancılık ve arıcılık için bulunmaz bir hazinedir. Patates yetiştiriciliği Baçşiftlik içinde söylenir.
Sebze olarak herkes kendi ihtiyacının bir kısmını karşılamakta ve bunun yanında fasulye ve lahana ekimi de yapılmaktadır.İlçe ve bağlı köylerinde mevcut (50.000) dekar arazinin yaklaşık 33.185 Da.da buğday, 4.867 Da.da arpa, 5.241 Da.da patates, 5.494.Da.da fiğ, 882 Da.da mısır, 353.Da.da nohut,278 Da.da yeşil fasulye tarımı yapılmaktadır. İlçemizde bitkisel üretimin sınırlı yapılmasından dolayı hayvancılık ön plana çıkmıştır. Bu gün itibarıyla ilçemizde 7500 adet büyükbaş 8.000 adet küçükbaş hayvan varlığı mevcuttur.
Başçiftlik ekonomisi %30 nispetinde halıcılığa dayanmaktadır. 1971 yılında gerçekleştirilen halıcılık çalışmaları büyük bir ivme kazanarak çevreye dağılmış, hatta ilçemize yakın vilayetlere ve bölgelere dağılmış büyük bir iktisadi potansiyel oluşturmuştur. İlçemiz halıcığının hızı 1990 Körfez krizinden sonra gerilemiştir. İlçemiz de daha önceki yıllarda ekonomi %75 halıcılığa dayalı iken bu gün %30 seviyelerine gerilemiş, buna paralel olarak da İlçemiz ekonomisi zayıflamıştır. Önceki yıllarda İlçemiz merkezinde 1200 olan tezgah sayısı bu gün 300 civarlarına inmiştir. Dolaysıyla halı üretimi de gerilemiştir. Halıcılığın gerilemesinde 3 ana unsur etkisini hala devam ettirmekte olup, bunlar malzemede bozulma imalatta bozulma ve ihracatta tıkanma şeklinde kendini göstermektedir. Buna rağmen ilçemiz halıcığın merkezi olma hüviyetini korumaktadır. Üretilen halıların %95”i ihraç malıdır.