29 Kasım 2007 Perşembe

KARALAHANANIN FAYDALARI

KARALAHANANIN FAYDALARI
Sağlık uzmanları kara lahananın sigara, hava ve su kirliliği ile gıdalardaki bazı maddelerin olumsuz etkilerini azalttığını bildirdi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Değer kara lahananın sigara, hava ve su kirliliği ile gıdalardaki bazı maddelerin olumsuz etkilerini azalttığını bildirdi.
Prof. Dr. Değer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kara lahananın antioksidanlar yönünden çok zengin olduğunu belirtti.

Sigara, alkol, hava ve sudaki kirlenme, atmosferdeki tozlar ile gıdalardaki bazı zararlı maddelerin vücuda alındıktan kısa süre sonra kana karıştığını ifade eden Değer, şunları söyledi:
''Bu maddeler hücrelerde oksidasyona yol açarlar, yani hücrelerin doğal yapısını ve fonksiyonlarını bozarlar. Bu maddelerin hücrelerdeki zararlı etkilerini antioksidanlar nötralize eder. Antioksidanların çoğunluğu vitamin yapısında olan doğal besinlerle aldığımız maddelerdir. Antioksidanlar yönünden en zengin besinlerden biri kara lahanadır. Yaptığımız araştırmalarda kara lahananın sigara, hava ve sudaki kirlilik ile gıdalardaki bazı zararlı maddelerin olumsuz etkilerini azalttığını belirledik.''

Antioksidanların bütün bitkilerde bulunduğunu, ancak miktarları, çeşitleri ve özelliklerinin farklılık gösterdiğini anlatan Prof. Dr, Değer, en faydalısının hangisi olduğunun araştırıldığını ifade ederek,

''Bu maddeleri kanser hücreleri üzerinde denedik. Gerçekten kanser hücreleri üzerinde birçok yönden etkili olduklarını gördük. Etki mekanizmaları da antioksidan özelliklerine dayanıyor. Antioksidan yönünden çok zengin olan kara lahana kanser hücreleri üzerinde de birçok yönden etkili oluyor'' dedi.

Prof. Dr. Değer, antioksidanların yaşlanma etkisini azalttığı, bağ dokusunu güçlendirerek cilt sarkmasını geciktirdiğini de kaydetti.
__________________

KAPTANPAŞA İLKÖĞRETİM OKULU 7-A SINIFI 1. İNGİLİZCE SINAVI

Make the sentences into questions.

1 The shop closes at 5 o'clock

…………………………………………………………….


2 They go swimming every weekend.

…………………………………………………………………….


3 She speaks English

…………………………………………………………………..


4 It rains a lot here in winter.

…………………………………………………………………………….


5 You drink a lot of tea

………………………………………………………………………..


Complete the sentences with am,is or are.

a. I ….. from Spain.
b. He ….. a good teacher.
c. How ……… you?
d. My sister and I ………… leaving.
e. ………….. English very difficult?





Write the questions in the present simple?
a. Where/you/work?

…………………………………………………………..
b. What/she/do?
……………………………………………………………….


c. Where/he/live?


…………………………………………………………….


d. What music/your husband like?


……………………………………………………………………


Who/she/teach?

………………………………………………………………….





Atatürk was born ….. 1881 at the Kocakasım ward of Salonika, in a three story pink house located on Islahhane Street. His father …… Ali Rıza Efendi and his mother Zübeyde Hanım. His mother Zübeyde Hanım ………. the daughter of an Old Turkish family who had settled in the town of Langasa near Salonika. Ali Rıza Efendi, who worked as militia officer, title deed clerck and lumber trader, married Zübeyde Hanım in 1871. Four of the 5 siblings of Atatürk …… at early ages and only one sister, Makbule (Atadan) survived, and lived ….. 1956.







Atatürk was born in 1881 at the Kocakasım ward of Salonika, in a three story pink house located on Islahhane Street. His father is Ali Rıza Efendi and his mother Zübeyde Hanım. His paternal grandfather, Hafız Ahmed Efendi belonged to the Kocacık nomads who were settled in Macedonia during the XIV - XV th centuries. His mother Zübeyde Hanım was the daughter of an Old Turkish family who had settled in the town of Langasa near Salonika. Ali Rıza Efendi, who worked as militia officer, title deed clerck and lumber trader, married Zübeyde Hanım in 1871. Four of the 5 siblings of Atatürk died at early ages and only one sister, Makbule (Atadan) survived, and lived until 1956.

28 Kasım 2007 Çarşamba

MANKEN KIZLARIMIZ







MANKEN KIZLAR








HAKKI YENEN KIZLARIMIZ








KARADENİZ BÖLHESİ VE YERLERİ

KARADENİZ BÖLHESİ VE YERLERİ
Adını komşu denizden alır. Karadeniz Bölgesi, doğuda Gürcistan sınırından başlayıp batıda Sakarya Ovasına kadar uzanan bir bölgedir.
DAĞLARI: Rize, Giresun, Kaçkar, Çimen, Kop, Mescit, Yalnızçam, Canik, Küre, Ilgaz, Köroğlu, Bolu ve Akçakoca dağları kıyıya paralel olarak uzanır.
Kıyı ile iç kesim arasında ulaşım zordur. Dolayısıyla ulaşımda geçitler kullanılır. (Kop ve Zigana gibi)
OVALARI: Plato bakımından en fakir bölgemizdir. Bölgede Kuzey Anadolu Dağları arasında ye ralan Tektonik Ovalar mevcuttur.
Batı Karadeniz de Bolu, Düzce ve Kastamonu, Orta Karadeniz de Amasya, Taşova, Niksar, Tokat, Erbaa, Merzifon, Turhal ve Zile, Doğu Karadeniz de Bayburt Ovası yerr alır.
Ayrıca Orta Karadeniz de Kızılırmak’ın oluşturduğu Bafra, Yeşilırmak’ın oluşturduğu Çarşamba delta ovaları yer alır.
AKARSULARI: Çoruh, Kelkit, Kızılırmak, Yeşilırmak, Filyos, Bartın ve Sakarya’dır.
GÖLLERİ: Karadeniz Bölgesi, göl bakımından da zengindir. Yağışın ve killi toprağın fazla olması bölge de heyelan olayını artırmıştır. Dolayısıyle heylan set gölleri oldukça fazladır. Başlıcaları; Tortum, Sera, Abant ve Yedigöldür. Akarsu biriktirmesiyle oluşan Uzungöl’de bu bölgededir.
İKLİMİ: Kıyı kesiminde her mevsim yağış alan Karadeniz İklimi görülür. İç kesimlerde Karasal İklim görülür.
BİTKİ ÖRTÜSÜ: Kıyı kesiminde ormanlar,dağların arka tarafında bitki örtüsü bozkırdır.
NÜFUS VE YERLEŞME: Kıyı kesiminde nüfus yoğunluğu Türkiye ortalamasının üzerindedir. Kıyı kesiminde dağınık, iç kesimlerde toplu yerleşme hakimdir.
TARIM VE HAYVANCILIK: Karadeniz Bölgesi’nde Rize ve çevresinde çay; Ordu ve Giresun yörelerinde fındık; Kastamonu ve Zonguldak çevresinde keten-kenevir; Samsun ve Tokat çevresinde tütün; Samsun, Amasya ve Çorum’da pirinç, kıyı kesiminde mısır tarımı yapılır.
Pamuk, buğday, mercimek ve üzüm yaz kuraklığı istediği için yetişme ortamı bulamamıştır.
YERALTI KAYNAKLARI: Taşkömürü (Zonguldak), bakır (Murgul ve Küre), Linyit (Amasya Çeltek’te) yatakları vardır.
SANAYİ: Samsun da (Bakır işleme tesisleri), Zonguldak (Çaycuma Taşköprü), Giresun (Aksu)’da kağıt fabrikaları bulunur. Samsun ve Tokat’ta sigara fabrikaları bulunur.
TURİSTİK YERLERİ: Abant, Yedigöller, Safranbolu evleri, Trabzon Sümela Manastırı ve Uzungöl’dür.
Karadeniz Bölgesinin Genel Özellikleri:
1. Yüzey şekilleri çok dağınıktır. Ovalık alanları azdır.
2. Dağlar kıyıya paralel olarak uzanır ve bunun sonucunda falezler (yalıyarlar) görülür. Kıta sahanlığı dardır.
3. Orman bakımından en zengin bölgedir.(%25)
4. En fazla yağış alan bölgemizdir.(Doğu Karadeni ve Rize)
5. Yağışlara bağlı olarak en fazla kimyasal çözülmenin görüldüğü bölgedir.
6. Çay, fındık, mısır, keten-kenevir üretiminde birinci sıradadır.
7. Balıkçılığımızın %80’i bu bölgede yapılır.
8. Doğu Karadeniz kıyı kesiminde dağınık yerleşme yaygındır.
9. En fazla göç veren bölgedir.
10. Taşkömürü ve bakır üretiminde birinci sıradadır.
11. Tek doğal limanı Sinop’tur. Ancak ard bölgesi ile (Hinterlant) ulaşım zorluğu olduğundan gelişmemiştir.
12. Akarsu rejiminin nisbeten düzenli olduğu tek bölgedir.
13. Bölgede Çarşamba ve Bafra delta ovaları vardır.
14. Nem miktarı en fazla olan bölgedir. Bu yüzden yıllık sıcaklık farkı en az olan bölgedir.
15. Yıllık ortalama sıcaklık 14-15 °C’dir. En sıcak ay ortalaması 22-23°C’dir. En soğuk ay ortalaması ise 5-6 °C’dir.


Karadeniz Bölgesi Turistik Yerleri

Karadeniz Bölgesi Turistik Yerleri

Trabzon
Nüfus : 979.295 (2000)
İlçeler : Merkez, Akçaabat, Araklı, Arsin, Beşikdüzü, Çaykara, Maçka, Of, Sürmene, Şalpazarı, Tonya, Vakfıkebir, Yomra, Çarşıbaşı, Dernekpazarı, Düzköy, Hayrat, Köprübaşı
Turistik yerler : Trabzon, tarihi, kültürel ve turistik yönden zengin bir yapıya sahiptir. Trabzon'da turistlerin en büyük ilgi odağı Kale Surları, Ortahisar(Fatih Camii), Atatürk Köşkü(Müzesi), Ayasofya Müzesi, Gülbaharhatun Camii, Yenicuma Camii, Küçük Ayvasıl Kilisesi, Maçka İlçesinde bir tarih ve doğa anıtı olan Sümela (Meryemana) Manastırıdır. Ayrıca Bakırcılar ve Kuyumcular Çarşısı ile Çaykara-Uzungöl, Akçaabat-Sera gölü, Sürmene-Çamburnu ve yayla şenlikleri turistlerin ilgisini çeken yerlerdir

RİZE
Yüzölçümü : 3.920 km2
Nüfus : 378,776 (2000)
İlçeler : Rize merkez, Ardeşen , Çamlı hemşin, Çayeli Derepazarı, Fındıklı, Güneysu, Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere, Pazar
Akarsular : Fındıklı Deresi, Büyükdere, Pazar Suyu, Karadere, İyidere
Köy Sayısı : 323
Turistik yerler : Andon ve Çamlık orman içi dinlenme yerleri Ayder, Cimil, Çat, Başhemşin , Ovit ve Palovit yaylaları Ayder kaplıcası, Andon ve Şimşirli içmeleri, Rize Çayeli ve Pazar (kızkulesi) kaleleri Kale- i Bala, İslam Paşa, Gülbahar ve Cafer Paşa camileri

Samsun
Samsun Anadolu'nun Karadeniz'e açılan en önemli kapısı; Avrupa - Asya transit yolu üzerinde işlek bir kavşak noktası Türkiye'nin en büyük akarsuları Kızılırmak ve Yeşilırmak'ın arasında verimli delta toprakları üzerinde kurulmuş önemli bir tarım merkezi, denizi, ormanları, yaylaları ile bir doğa cennetidir. Samsun'da turizmin vazgeçilmez üçlüsü denizin, kumun, güneşin yanısıra artık birçok insanda tutku halini almış alternatif turizm aktivitelerinin gerçekleştirildiği alanları içiçe bulabilirsiniz.

Yakakent'ten Terme'ye kadar uzanan sahil bandı üzerinde çok güzel kuma sahip geniş doğal plajlar denize girmek için idealdir. Yakakent Çamgölü mevkiinde Çam ormanlarıyla kaplı yemyeşil tepeler masmavi sular iner. Eşsiz güzellikteki sahili ile denizle iç içe bir yaşamın sürüldüğü şirin kıyı kasabası Yakakent'de gün batımı ise görülmeye değer güzelliktedir. Terme ilçesi birde tarihin ilginç ve çekici savaşçı kadınların Amazonların yaşadığı yer olarak bilinir. Sahil bandı üzerinde Alaçam, Bafra ve 19 Mayıs ilçelerimizin topraklarının bir bölümünü kaplayan Kızılırmak Deltası sulak alanı flora ve faunası ile ülkemizin eko-turizm alanında en ilginç köşelerinden biridir.Deltada, 19 Mayıs ilçesi, Yörükler mevkiinde ilkbaharda tabanı tamamen suyla kaplanan yaprak döker ağaçlardan oluşmuş Galeriç ormanı yaban hayatı açısından oldukça ilgi çekicidir.

Samsun, termal turizm açısından da önemli merkezlere sahiptir. Havza ve Ladik Kaplıcaları 2000 yılından beri bilinen sağlık merkezleridir. Havza 25 Mayıs Termal tesisleri Turizm Bakanlığınca termal Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Ladik'teki Hamamayağı kaplıcası ise ülkemizdeki birinci derecede önemli ve öncelikli kaplıca merkezlerindendir. Radyoaktif özellik gösteren Ladik kaplıca suları organizma üzerinde uyarıcı etki yapar. Bu nedenle bu suya "gençlik suyu" adı verilir. Havza ve Ladik'deki kaplıca sularının başta romatizmal hastalıklar olmak üzere, kadın hastalıkları, sinirsel hastalıklar, eklem hastalıkları ve kireçlenme gibi hastalıkların tedavisinde olumlu etki yaptıkları tıbbi olarak kanıtlanmıştır. Samsun'un yaylaları da diğer Karadeniz yaylaları gibi; yeşil, temiz havayı ve sessizliği özleyenlere kucak açmaya hazırdır. Samsun'dan yaylalara ulaşmak oldukça kolaydır.

Yaylaların yolları özel aracınızla bile rahatlıkla gideceğiniz durumdadır. Ladik-Akdağ yaylaları, Vezirköprü - Kunduz dağı yaylaları yazın başka kışın başka görülmeye değer güzellikleri barındırırlar. Kunduz yaylalarının orman dokusu ile iç içe oluşları ve ormanların Altınkaya Baraj Gölüyle birleşmesi bölgeye bambaşka bir güzellik kazandırmaktadır. Burası yayla turizminin yanı sıra doğa yürüyüşleri, su sporları, balık avcılğı, motor gezileri, kamp yapmak için son derece elverişli alanlara sahiptir. Bölgedeki Orman İşletme Tesisi ise yaz kış gelenlerin dinlenme ve konaklama ihtiyacını karşılamaktadır. Ancak tesislerde önceden rezervasyon yaptırmak gereklidir. 1997 yılından itibaren Ladik-Akdağ Yaylalarında Yayla Şenlikleri düzenlenmeye başlamıştır.

Samsun doğal güzelliklerinin yanı sıra da tarihi alanlarıyla da dikkat çekicidir. Paleolitik dönemlerde yerleşim yeri olarak kullanılmış, Tekkeköy mağara-kale yerleşmeleri; M.Ö. 5000 yıllarından beri sürekli yerleşim yeri olarak kullanılagelmiş Bafra İkiztepe ve bugün bile surlarını, galerilerini, merdivenlerini görebileceğimiz 3000 yıl öncesinden gelen Kızılırmak vadisindeki Asarkale; Paflagonlara ait kaya mezarları, Amazonların yaptığı ileri sürülen Garpu kalesi görülmeye değerdir. Samsun'da Anadolu Ahşap mimarisinin en güzel örneklerini görebilirsiniz. Çarşamba'da ki Göğceli Cami bunların en ilginç olanıdır. Yapımında hiç çivi kullanılmamış olan yapı kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte yaklaşık 800 yıldır sapa sağlam ayakta kalmıştır.

Ordu
Tüm doğal güzellikleri sinesinde barındıran, yeşil ile mavinin kucaklaştığı Ordu ili, bitki örtüsü, güze kıyı, köy ve kumsalları, kıyı şeridinden hemen başlayan dağları, yükseltilerindeki uçsuz bucaksız ve birbirinden güzel yaylaları ile önemli turizm potansiyeline sahiptir. Ordu ilinin kuruluş yeri olan Kotyora (Bozukkale), kentin ikinci kuruluş yeri olan Bayramlı (bugün Eskipazar olarak biliniyor), Eski Cezaevi (Kilise), Bayadı Köyü sınırları içerisindeki Kurul Kayası Yerleşmesi, Etnografya Müzesi (Paşaoğlu Konağı), Büben Kaya Mezarları, Hatipli Mezarlığı il merkezindeki önemli tarihi değerlerdir. Tüm doğal güzellikleri sinesinde barındıran, yeşil ile mavinin kucaklaştığı Ordu ili, bitki örtüsü, güze kıyı, köy ve kumsalları, kıyı şeridinden hemen başlayan dağları, yükseltilerindeki uçsuz bucaksız ve birbirinden güzel yaylaları ile önemli turizm potansiyeline sahiptir.

Ordu ilinin kuruluş yeri olan Kotyora (Bozukkale), kentin ikinci kuruluş yeri olan Bayramlı (bugün Eskipazar olarak biliniyor), Eski Cezaevi (Kilise), Bayadı Köyü sınırları içerisindeki Kurul Kayası Yerleşmesi, Etnografya Müzesi (Paşaoğlu Konağı), Büben Kaya Mezarları, Hatipli Mezarlığı il merkezindeki önemli tarihi değerlerdir
İlçelerdeki tarihi yerlerden; Fatsa ilçesindeki Bolaman Kalesi Cıngırt Kayası; Ünye ilçesindeki Ünye Kalesi, Gürpınar Köyünde Kaya Mezarları, Şeyh Yunus Türbesi; Perşembe ilçesindeki Yason Kilisesi; Mesudiye ilçesindeki Meletios Kalesi, Kale köyü Kalesi, Kaya Mezarları; İkizce ilçesindeki Ağcakale Köyünde birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilen Gençağa Kalesi görülmeye değer tarihi yerlerdir.

Kurul Kayası Eski Yerleşim Alanı, merkez ilçe Bayadı Köyü Kurul Kayası üzerinde yer almaktadır. Bu alanda ana kayanın oyulması ile yapılmış bir sarnıç ve su yolu olduğu tahmin edilen basamaklarla aşağıya inen bir dehliz bulunmaktadır. Bunların yanı sıra bina kalıntıları ve değişik dönemlere ait seramik parçaları yüzeyde görülmektedir. Yason Burnu Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı, Perşembe ilçesi Çaytepe Köyü sınırları içinde yer alan bu sit alanı, denize uzanan küçük bir yarımada şeklindedir.

İkinci derece doğal ve arkeolojik sit alanı olarak korumaya alınmıştır. Bu alan üzerinde bir kilise, bahçe duvarı kalıntısı ile birlikte halen ayaktadır. Bunun yanı sıra deniz kıyısı boyunca uzanan duvar kalıntılarından bazı kısımlar, antik liman ve balık üretme havuzları günümüze kadar gelmiştir. Ordu ilinin yamaçlarına serildiği ve Türkülere konu olan Boztepe, Gülyalı ilçesinde doğal plajı ile Turnasuyu, Akkuş ilçesinde Küçükkertil, Fatsa ilçesinde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilen Gaga Gölü, Gölköy ilçesinde Ulugöl, Harçbeli, kış sporlarının yapılabileceği Aydoğan Tepesi, Ulubey ilçesinde Sayacabaşı önemli doğal güzellikleridir.

Ünye ilçesinde Çamlık Çakırtepe, Uzunkum, Mesudiye ilçesinde Eriçok Tepesi, Zile Yaylası, Cüle Yaylaları, Perşembe ilçesinde Efirli önemli yayla ve mesire alanlarıdır. İlde geleneksel mevsimlik yaşama biçimi olan yaylacılık günümüzde hala canlılığını sürdürmektedir. Turizm Merkezi ilan edilen Çambaşı Yaylası, Aybastı-Perşembe Yaylası, Mesudiye-Keyfalan Yaylası, Yeşilce-Topçam Yaylaları ve Akkuş-Argın Yaylası, ayrıca Cüle Yaylası, Aydoğan Yaylası, gerek doğal güzellikleri gerekse büyük yerleşim kapasiteleriyle Karadeniz Bölgesinin önemli mevsimlik rekreasyon alanlarıdır.

Giresun
Kümbet Turizm Merkezi Giresun'a yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Kümbet Turizm Merkezi, Kümbet Yaylası başta olmak üzere çevredeki diğer bazı yaylalar ile Aymaç mevkiinden oluşmaktadır. Yaylaya Giresun - Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden 2 şekilde ulaşmak mümkündür. Dereli'den sonra Güdül-Yüceköy üzerinden gidildiğinde 60 km.'lik bir yol üzerinden ulaşılır. Ayrıca Şebinkarahisar yolundan devam edilerek, İkisu-Uzundere üzerinden de ulaşmak mümkündür. Bu durumda da Yaklaşık 84 km. yol katetmek gerekir. Yaylada elektrik, su, ve telefon mevcut olup, İlkokul ve sağlık ocağı hizmet vermektedir.

Yaylada 10 yataklı belgesiz bir Otel bulunmaktadır. Kümbet'te Aymaç mesiresi ile Orman Bölge Müdürlüğüne ait Salon Çayırı orman içi dinlenme tesisleri yörede aktivite çeşitliliği yaratmaktadır.
Aymaç Mevkii Aymaç mevkii Kümbet yayla merkezinin yaklaşık 2 km. kuzeybatısındadır. Her sene Temmuz ayının üçüncü Pazar günü Kümbet şenliklerini kutlandığı Aymaç Mevkii, doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir. Yol boyunca ladin ormanları ve kır çiçekleri etrafı süslemektedir. Yayla çimlerle kaplı ve orman içine serpilmiş düzlüklerden oluşmaktadır.

Salon Çayırı Piknik Alanı Giresun'dan Kümbet yaylasına girişte yayla merkezine yaklaşık 1km. mesafede Orman Bölge Müdürlüğünce tesis edilmiş bulunan Salon Çayırı piknik alanına ulaşılır. Salon Çayırında kır gazinosu ve her biri 5'er yataklı 3 adet dinlenme evi bulunmaktadır.
Bektaş Turizm Merkezi Giresun merkezden Evrenköy, Erimez, Yavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm Merkezi, çevresindeki Kulakkaya yaylası, Melikli Obası, Kurttepe Mevkii ve Alçakbel Orman içi piknik alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder. Bektaş yaylasına yukarıda belirtilen güzergahlardan başka 3 değişik şekilde ulaşmak mümkündür. Bunlar; Giresun-Dereli-Yavuzkemal, Giresun-Batlama Deresi-İnişdibi, Giresun-Bulancak üzerinden giden yollardır.

Bektaş yaylasında elektrik, su, telefon gibi altyapı mevcuttur. Yaylada 80 yatak kapasiteli ve iki yıldızlı bir otel de hizmet vermektedir.Yaz başlarında bile yer yer kar görülen yaylada Kurttepe mevkii kışın kayak yapmaya uygundur. Yaz aylarında burada çim kayağı yapmak mümkündür.
Kulakkaya Yaylası Giresun'a yaklaşık 45 km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahip, Giresun'un eskiden beri en çok bilinen ve gidilen yaylasıdır. Yol üzerinde bulunan Desput Kayası ve suyu, doğal güzelliklere sahip Erimez mevkii, Gelin Kayası ayrı birer ilgi odağıdır.

Alçakbel Orman içi piknik alanında günübirlik rekreasyon imkanı, hemen yakınındaki Yavuzkemal beldesinde de her türlü alışveriş hizmeti bulunmaktadır.
Melikli Obası Yaylası Kulakkaya'nın hemen yakınındaki Melikli Obası Yaylası çevresi ladin ormanları ile çevrili, orman gülleri ve yabani açelyalarla bezenmiş çim sahaları ile güzel bir peyzaja sahiptir. Yaylaya 2 km. mesafedeki Yavuzkemal yerleşmesinde sağlık ve PTT hizmetleri de bulunmaktadır

Sis Dağı Yaylası Giresun ili Görele ilçesinin sahile 40 km. mesafedeki en büyük dağı olan Aladağ'ın en yüksek tepesi Alimeydan (Sis) Dağı 2182 yüksekliktedir. Trabzon ve Giresun illeri sınır bölgesinde yer alan bu yörede Temmuz başına kadar karlar erimez. Bu gruba dahil sis pazarı yaylası, Erikbeli mevkiinin 25 km. kadar kuzey batısında yer alır. Sis Dağı'na Giresun-Eynesil yakınlarında sahilden içeri giren yaklaşık 40 km.'lik köy yolu ile ulaşılabilir. Her yıl Temmuz ayının 3. Cumartesi günü yapılan "Sis Dağı Şenlikleri" yöredeki çok sayıda köy ve obadan gelenlerin katılmasıyla kutlanır. Sis Dağı "C statüsünde Milli Park " olarak korunmaya alınmıştır.

Anastos Yaylası Alucra ilçesinin güneydoğusunda yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan yaylaya Kamışlı köyü üzerinden ulaşılmaktadır

Tamdere Yaylası Tamdere yaylası Dereli ilçesi sınırları içinde, Şebinkarahisar yolu üzerinde yer almaktadır. Giresun'dan 80 km. Şebinkarahisar'dan ise 27 km. uzaklıkta bulunan yaylaya asfalt yollar ile ulaşılabilir
amzara Yaylası Tamzara Mahallesi ve yaylası Şebinkarahisar'ın hemen kuzeyinde bulunur karagöl Yaylası Dereli ilçesinin güney batısında, Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumda 3107 m. Zirveli Karagöl dağında bulunur

Kastamonu
Nasrullah Camii
1506 yılında Yakupoğlu Nasrullah Kadı tarafından yapılmıştır. 1746 yılında Reis-ül Küttap Hacı Mustafa tarafından onarılan cami, 1845 ve 1945 yıllarında restore edilmiştir. Kesme ve moloz taşlarla yapılan cami, eklerle birlikte altı adet köşeli ayak ve kemerler üzerinde dokuz kubbe ile örtülüdür.

Atabey Camii
Kent merkezindeki bu cami, 1273’te Candaroğulları Dönemi’nde yapılmıştır. Kapıdan mihraba doğru uzanan ahşap sütunlar nedeniyle halk arasında 140 direkli diye bilinen yapının kesme taştan kısa minaresi Selçuklu Dönemi özelliklerini taşımaktadır.

İbni Neccar Camii
Kent merkezinde bulunan bu cami 1353 yılında yaptırılmıştır ve çeşitli onarım ve eklerle günümüze gelmiştir. Dikdörtgen planlı ve tek kubbeli bir yapıdır. Sivri kemer içindeki kapısı ahşap oymacılığının güzel örneklerindendir.

Mahmut Bey Camii
Kent merkezinin 20 km. kuzeybatısında Kasaba Köyü’ndedir. Selçuklu ve Beylikler Dönemi ahşap camiler geleneğinin güzel örneklerindendir. 1388’de Candaroğlu Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır. Dıştan yalın bir köy camii görünümündeki yapının ahşap çatısını taşıyan dört ahşap sütun, mekanı üç nef’e ayırmaktadır. Ahşap kapı kanatları eski yazı ve bitkisel motiflerle süslüdür. Düz ahşap üzerine renkli boya ile yapılan kalem işleri de çok başarılıdır.

İsmail Bey Külliyesi
Candaroğlu İsmail Bey Kastamonu’da 1451 yılında cami, türbe, hamam, medrese ve imaretten oluşan bir külliye yaptırmıştır. Caminin mermer taçkapısı geometrik motiflerle çevrilidir. Türbenin ön yüzündeki taş işçiliği ilginçtir.

Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi
Türbe 1575-1915 yılları arasında yapılmıştır. Türbenin içinde 16 lahit bulunmaktadır. Türbenin yanındaki Asa Suyu’nun zemzem tadında olduğuna inanılır.


Aşıklı Sultan Türbesi
Aşıklı Sultan ya da halk arasındaki tabiriyle Yanık Evliya’ya ait olan türbenin Çobanlar veya Candaroğulları’nın ilk Devirleri’nde inşa edildiği tahmin edilmektedir.

Deniz Turizmi
Kastamonu deniz turizmi açısından da zengin bir ildir. İlde bu amaçla kullanılabilecek birçok plaj bulunmaktadır.

Termal Turizm
Kastamonu’da sağlık turizmi açısından çok büyük potansiyeli olan, yurt çapında faaliyet gösterebilecek içmeler ve kaplıcalar bulunmamaktadır. Ancak yerel ihtiyaçlara cevap verebilecek küçük çapta kaynaklar vardır.

Gicirik Suyu
Araç İlçesi, Mesudiye Mahallesi’nde bulunan "Gicirik Suyu" nun egzamalar için tedavi edici olduğu bilinmektedir.

Acı Su: İl Merkezi Duruçay Köyü’nde "Acı Su" adıyla bilinen tabiî soda suyu çıkmaktadır.
Ayazma: Pınarbaşı - Ilıca Köyü’ndeki Roma Dönemi "Ayazma" kullanım harici durumdadır.
Çamur: Araç Boyalı Nahiyesi, Mendik Köyü’ndeki "Çamur" eklem ağrılarına tedavi edicidir.
Sarılık Suyu: Araç Sıra Gömü Yaylası’ndaki "Sarılık Suyu" sarılık hastalığına iyi gelmektedir fatmanın Oluğu Yuvalca Yaylası’nda "Fatmanın Oluğu"nun mide ve böbrek hastalığına tedavi edici olduğu bilinmektedir

. KARADENİZ BÖLGESİ

KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
Yurdumuzun kuzeyinde, Sakarya’nın doğusundan Gürcistan’a kadar Karadeniz’e paralel olarak bir şerit gibi uzanır.
Gürcistan, D. Anadolu, İç Anadolu ve Marmara Bölgeleriyle ve adını aldığı deniz ile komşudur.
ALANI VE NÜFUSU:
Gerçek alanı olan 143.537 Km2 ile Türkiye topraklarının %18’ini kaplar. Alan bakımından 3. Büyüklükteki bölgemizdir. Bölge Doğu-Batı doğrultusunda 1400 Km, Kuzey-Güney doğrultusunda 100-200 Km ile bir şeride benzer.
Nüfusu 2000 sayımına göre 8.4 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2’ye 59 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2’ye 83 kişi)
BÖLÜMLERİ:
1.Batı Karadeniz
2.Orta Karadeniz
3.Doğu Karadeniz
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
Kıyıları:
Dağlar kıyıya paralel olarak uzandığı için kıyılar az girintili-çıkıntılıdır. Bu kıyı tipine Boyuna Kıyı Tipi denir.
Tek doğal limanı Sinop’tur. Arkasındaki dağların ulaşımı zorlaştırması nedeniyle fazla gelişmemiştir. Buna rağmen Trabzon, Samsun gibi limanlar yapay olmasına rağmen ulaşımları saTürkçe' ye saygı lütfen inde gelişmişlerdir.
Bu kıyı tipinde bir kıyı aşındırma şekli olan Falez (Yalıyar) çok görülür.
Dağları:
Batı K.: Küre (İsfendiyar) Dağları, Bolu Dağları, Ilgaz Dağları, Köroğlu Dağları
Orta K.: Canik Dağları
Doğu K.:D.Karadeniz (Rize) Dağları ( Zirvesi: Kaçkar D.3932), Giresun Dağları,
Çimen, Kop, Mescit, Akdağ ve Yalnızçam Dağları
D. Karadeniz’de Zigana ve Kop geçitleri vardır.
Akarsuları:
Bartın Çayı (Ulaşım yapılabilir.), Yenice (Filyos) Çayı
Kızılırmak (Türk.’nin en uzun ırmağı), Yeşilırmak ve Çoruh (Gürcistan’dan dökülür.)
Ovaları:
Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları
Gölleri:
Sera ve Tortum gölleri (Heyelan Gölleri), Abant ve Yedigöller. Baraj Gölleri: Almus, Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu (Yeşilırmak), Hirfanlı ve Altınkaya (Kızılırmak), Sarıyar (Sakarya)
İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
Bölgenin kıyı kesiminde Karadeniz İklimi görülür. İklim bu alanlarda her mevsim yağışlı ve ılımandır. En fazla yağışı sonbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü Ormandır. Bölge orman bakımından ilk sırada gelir. Yağışlı ve ılık olduğu için yangın çok azdır. En fazla yağış alan bölgemizdir. Rize’de en fazla alan şehirdir.
İç kesimlerde iklim karasallaşır. Dağların bu güney yamaçlarında yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve kar yağışlı bir iklim görülür. En fazla yağışı ilkbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü ise buralarda Bozkırdır.
Yağışın bol olması saTürkçe' ye saygı lütfen inde orman ve akarsuların debileri (su miktarları) fazladır. Yağışın yeterli olması saTürkçe' ye saygı lütfen inde nadasa bırakmanın en az olduğu bölgemizdir. Bölge kuzeye yakın olduğu için güneşten yararlanma süresi azdır, gölge boyu uzundur, gece-gündüz süresi arasında fark en fazladır. Kimyasal çözülmenin de en fazla olduğu bölgemizdir.
TARIM VE tatli biseyCILIK:
Fındık: Ordu ve Giresun çevresinde. Türkiye’de ve Dünyada 1.Sıradadır.
Çay: Rize kıyılarında. Bol yağış ve yıkanmış toprak ister. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Tütün: Orta Karadeniz ve Bolu-Düzce ovası. Yağışı sevmez. Türkiye’de 2.Sıradadır.
Mısır: Bölgenin yağışlı kıyılarında. Bölgede tüketilir. Türkiye’de 1.Sıradadır.
Şekerpancarı: Orta Karadeniz’de, Soya FasulTürkçe' ye saygı lütfen i ve Keten-Kenevir: Kastamonu, Sinop, Zonguldak ve Ordu’da. Tahıl: Karasal iklimin görüldüğü iç kesimlerde. Sebze ve Meyve: Sulamanın yapılabildiği kıyı ve iç ovalarda. Zeytin ve Turunçgiller: D. Karadeniz’de az bir alanda yetiştirilir.
Kıyı kesiminde yağışlı ve gür otlaklara sahip alanlarda büyükbaş tatli bisey, iç kesimdeki düzlüklerde ise küçükbaş tatli bisey yetiştirilir. Arıcılık ve balıkçılıkta diğer tatli biseycılık faaliyetleridir.
YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
Taşkömürü: Zonguldak , Bartın ve Kastamonu’da. Türkiye’de tek.
Bakır: Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu), Çayeli (Rize). Türkiye’de 1.Sıradadır.
Linyit: Bolu, Çankırı, Amasya, Samsun, Ankara’da. Demir: Ordu’da.
Manganez: Trabzon, Artvin, Amasya ve Kastamonu’da çıkarılır.
ENDÜSTRİ:
Demir-Çelik Sanayisi: Karabük ve Ereğli’de. Bakır Tesisleri: Samsun’da.
Şeker Sanayisi: Turhal, Amasya, Suluova, Çorum, Kastamonu ve Çorum’da.
Tütün Sanayisi: Samsun ve Tokat’ta. Kağıt Sanayisi: Batı Karadeniz’de.
Çay Sanayisi: Rize ve çevresi. Fındık Sanayisi: Ordu ve çevresi.
Gıda ve Dokuma Sanayisi: Büyük kentlerin yakınlarında Kurulmuştur.
NÜFUS VE YERLEŞME:
2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.4 Milyondur. .Nüfus yoğunluğu Km2’ye 59 kişidir. Nüfus yoğunluğu bakımından Doğu Anadolu’dan sonra en az 2. yoğunluktaki bölgedir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. Çünkü bölgenin geçim kaynakları kısıtlı olduğu için çok göç verir. Nüfus kıyı bölümüne, iç ovalara ve Batı Karadeniz’deki maden ve sanayi alanlarına toplanmıştır.
Nüfus Artış Hızı %o 4’tür (Türkiye %o18.34) Yeryüzü şekilleri nedeniyle Dağınık Kır Yerleşmesi çok görülür. Ev yapımında ağaç sık kullanılır. Nüfusun %51’i kırsal kesimde yaşar (Türkiye’de % 35) , Halkı genellikle tarım ve tatli biseycılıkla uğraşır.
TURİZM:
Bolu’da Abant Gölü ve Yedigöller. Kastamonu’da Safranbolu Evleri. Bolu-Kartalkaya ve Ilgaz Dağlarında Kayak Turizmi. Samsun ve Tokat’ta Kaplıcalar. Trabzon-Maçka’da Sümela Manastırı.
Plajlar ve Karadeniz Yaylalar.
TARİHİ ÖNEMİ:
Samsun M. Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya ayak bastığı yerdir. Havza, Tokat ve Amasya Milli Mücadeledeki diğer önemli kentlerdir.
Kastamonu’da M. Kemal’in şapka takarak. Kılık Kıyafet İnkılabını başlattığı şehirdir.
BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
Ø Alan bakımından %18 ile 3. Büyük bölgemizdir.
Ø Kırsal nüfusun en fazla olduğu bölgemizdir.
Ø Ormanlarımızın %27’sine sahip olarak 1.Sıradadır.
Ø En fazla yağış alan bölgedir.
Ø Nadasa bırakmanın en az olduğu bölgedir.
Ø Temel geçim kaynağı tarımdır.
Ø En çok göç veren bölgedir.
Ø Güneşten yararlanma oranı en az bölgedir.
Ø Gölge uzunluğu en fazla bölgedir.
Ø Gece-Gündüz süresi arasındaki farkın en fazla olduğu bölgedir.
Ø Kimyasal çözülmenin en fazla olduğu bölgedir.
Ø En fazla heyelan olan bölgedir.
Ø En fazla falez (yalıyar) olan bölgedir.
Ø Çay, Fındık, Mısır, Keten-Kenevir, Soya FasulTürkçe' ye saygı lütfen i üretiminde 1. Sıradadır.
Ø Taşkömürünün tamamı ve Bakırın yarısı bu bölgeden sağlanır.
Ø Kereste en çok Sinop, Kastamonu ve Bolu’da üretilir.
Ø Boyuna kıyı tipi görülür.
Ø Sıcaklık ortalaması 14-15 derece, yağış ortalama 1000 mm’dir.
Ø Çatalağzı Termik Santrali bu bölgededir.
Ø Kızılırmak Türkiye’nin en uzun ırmağıdır.
Ø Batın Çayının kısa bir bölümünde akarsu ulaşımı yapılabilmektedir.
Ø Yeryüzü şekilleri nedeniyle İnsan ve tatli bisey gücüyle tarım yayg

KÜTAHYANIN İLÇESİ Simav Tarihi

Simav Tarihi
Bilinen en eski adı Synaos'tur. Simav çevresinde yerleşen ve adı bilinen en eski halk, Frigler'dir. Daha sonra Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar ve Bizanslılar Simav yöresine hâkim olmuşlardır. Roma İmparatorluk döneminde uzun süre Simav'da sikke basılmıştır.
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde belirttiğine göre "Germiyanoğlu Beyi Babık, Simavna adlı Rum Kralının elinden aldığı için Simav derler. Bir rivayete göre de Simav (Gümüş suyu) anlamına gelir. Hakikaten suları gümüş gibi berraktır."
Yaygın bir söylentiye göre Türkler Simav'a 6 Mayıs 1073 Salı günü girmişlerdir. 1340'ta Germiyanoğlu Mehmet Bey zamanında ise, Simav kesin olarak Türk topraklarına katılmıştır. Germiyanoğlu Beyi İkinci Yakup'un vasiyeti üzerine 1429'da Kütahya ile birlikte Simav da Osmanlılara geçti.
Fatih döneminde Simav, Abdullah-i İlahi gibi bir din ulu'sunun ve onun yakın dostu Emir Buhari'nin feyz dağıttığı bir yer olarak gelişmiş medreselere sahipti. Simav medreselerinin son ünlü öğrencisi Ali Süavi (1839-1878), son değerli müderrisi ise Simavlı Arif Efendidir.(1850-1944)
Simav, 1867 yılında belediyelik olmuş, 1868'de ilçe statüsüne kavuşmuştur.
Kurtuluş savaşının başlarında Simav'da Reddi İlhak adındaki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kuruluşu Binbaşı İsmail Hakkı Bey'in gayretleriyle gerçekleşir. Çok geçmeden Cemiyetin merkezi Uşak olmuş ve adı da Kuvay-i Milliye'ye çevrilmiştir. İlk Büyük Millet Meclisi'nde mebus olarak görev alanlardan biri de Simavlı Yusuf Cemil Bey'dir.

OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞ DEVRİNDE "DOMANİÇ GERÇEĞİ"

OSMANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞ DEVRİNDE "DOMANİÇ GERÇEĞİ"
Toplumların tarihini, sadece belge ve bazı anılara dayanan kaynaklarla anlamamız mümkün olmayabilir. Belki de asla mümkün olmaz !... Özellikle de konumuz olan Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemini anlamamız çok daha da zordur. Çünkü Osmanlı kaynaklan, devletin kuruluşundan takribi 150 yıl sonra yazılmaya başlanmıştır. Bu sebeple, Osmanlı kaynaklarındaki kuruluş devrine ait bilgiler, birkaç nesilden beri söylenen hikaye veya rivayetleri temel alan bazı bilgileri içerir. Osmanlı kroniklerinde geçen kuruluş devri olaylarının ve yerlerinin varlığım kanıtlamak için sadece bilgi ve belgeler yeterli olmamaktadır. Bütün bunların önünde topografya ve alan araştırmaları öne çıkmaktadır. W. M. Ramsay'ın deyimi ile "Topografya, tarihin temelidir. " Eğer geçmişte yaşamış insanları, kültürleri anlamak istiyorsak, onların yaşadığı zamana gitmesek bile, onların yaşadığı mekanlara gidip görerek, tarihi olayları daha iyi algılayabiliriz.
Ne yazık ki ; Türk tarih araştırmalarında topografyaya yeteri kadar önem verilmemiştir. Bu sebeple özellikle Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrindeki tarihi bilgilerin tüm aydınlığı ile açığa çıkması gecikmiştir. Rivayetlerin gerçek olup olmadığı ancak alan araştırmaları sonucu ortaya çıkabilir. Başta tarihçiler olmak üzere araştırmacıların, kuruluş devri tarihi bilgilerin daha iyi anlaşılabilmesi için uzun tetkik seyahatleri yapmaları gerekmektedir.
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu adına, Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrindeki Bithynia bölgesi içinde yer alan DOMANİÇ ve havalisindeki yerleşim birimleri, yollar, hisarlar üzerine yaptığımız çalışmalar eldeki kaynaklarla, topografya etütleri ile karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışıldı. Hayme Ana oğlu Ertuğrul Gazi ve onun oğlu Osman Gazi 'nin faaliyette bulunduğu bölge, yollar, kale ve şehirler üzerinde yazılı kaynakların verdiği bilgileri yerinde topografık-toponomik, arkeolojik araştırmaların ışığında inceleme yapmak önemli neticeler vermektedir.
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu üyeleri olarak, Domaniç ve civarında araştırma yapıp, dağ tepe gezerek tarihi kuruluş devrini anlamaya çalıştık ..

RİZE BÖLGESİNDE YAPILAN YEMEKLER


RİZE BÖLGESİNDE YAPILAN YEMEKLER
________________________________________
Tabi başta HAMSİ.....
Hamsi baklavası
Hamsi buğulama
Hamsi çıtlatması
Hamsi döner
Hamsi güveci Hamsi haşlaması
Hamsi iç pilavı
Hamsi köftesi
Hamsi kuşu
Hamsi lahmacunu Hamsi pazılı pilav
Hamsi pilavı
Hamsi salamurası
Hamsi salatası
Hamsi oturtması Hamsi tavalisi
Hamsili çorba
Hamsili kaygana
Hamsili pide
Hamsikoli Kağıtta hamsi
Saçta hamsi
Otlu hamsili ekmek
Ayran Doğraması : Mısır ekmeğinin yoğurda doğramak suretiyle hazırlanır.
Çılbır : Süt tereyağı ve un kullanılır. Yağa süt konulur mısır unu dökülür vurulur; üstüne ağ dökülür.
Çırıhta :Tatlı çeşidi. Hamur yuvarlak kesilir. Yağda kızartıldıktan sonra üzerine şerbet dökülür. Soğuyunca yenir.
Çirmulis :Yağ eritilir. Mısır ekmeğinin içi yağla ezilir.
Fasulya Tavalisi : Fasulyenin ya da turşusunun tavada kavrulmasıyla yapılır.
Hamsi buğulama : Hamsiler temizlenir, kılçıkları çıkarılır, yıkanıp durulanır. Bir kabın içine yeterince tuz, karabiber, ince kıyılmış maydanoz ve taze soğanları koyup karıştırılır. Durulanmış hamsileri içine katıp harmanlanır. Karışım 10-15 dakika kadar oda ısısında bekletilip yayvan bir tepsiye konur. Kalan harç üzerine yayılır. Limon ve domatesler ve biberler ince dilimler halinde kesip üstüne dizilir. Zeytinyağı gezdirip kapağı kapatılır. 15 dakika kadar hafif ateşte pişrildikten sonra sıcak olarak servis yapılır.
Hamsi Köfte:Hamsiler temizlenip yıkanır kılçıkları çıkarılır. Çok az su ile hafifçe haşlanır, süzdürülür.İçine ufalanmış ekmek içi, kıyılmış maydanoz, yumurtalar, tuz, karabiber konup yoğrulur. Yumurta büyüklüğünde parçalar halinde köfte sekline getirilir. Mısır ununa bulanığ kızgın yağda kızartılır.
Hamsi Kuşu : Hamsinin kılçıkları çıkarılır. Yeşil soğan pazı maydanoz mısır unu sıcak su kara biber ile birlikte köfte şeklinde yoğrulur. Zeytinyağında kızartılır.
Hamsili Pilav: Hamsi ve iç pilavla yapılır. İç pilav pirinç yağ ve tuzla kavrulmak suretiyle hazırlanır. Pilava soğan fıstık kuş üzümü şeker baharat konur. Maydanoz kullanıldığı da olur. Hamsi kılçıkları çıkarılıp ikiye ayrılır. Yarısı pilavın altına yarısı üstüne dizildikten sonra pişirilir.
Hamsikoli : Hamsili ekmek. Pazı çok az karalahana ince doğranmış taze soğan az yağ ve tuz mısır unu ile yoğrulur. İçersine kılçıkları çıkarılmış hamsi karıştırılır. Çoğunlukla sıcak olarak salata ile yenir.
Hamsi Tavalisi : Hamsi pazı ile karıştırılır tavada yağda kızartılır.
Ormanlı Hamsi : Hamsi pazı nane ve maydanozla yapılan yemek.
Haviçi : Mısır unundan yapılır. Süt kaynatılır mısır unu yavaş yavaş üzerine dökülür kaynatılır muhallebi gibi olur.
Herse :Tatlı çeşidi. Arpa bulgur dövülerek sütle pişirilir pilav haline gelir üzerine şeker şerbeti dökülür.
Hoşmer :Kaymaktan yapılır. Kaymağa mısır unu vurulur karıştılır kaynatılır.
Kabak Çorbası :Kabak ince doğranır yağ katılır suda pişirilir.
Kabak Felisi :Tatlı çeşidi. Kabak ince ince kesilir yan yana dizilir üstüne şerbet dökülür üzeri kapatıldıktan sonra kaynatılır.
Kabak Sütlisi :Tatlı çeşidi. Bir çeşit kabak sütlacıdır. Kabak sütte ezilir içine şeker konulduktan sonra kaynatılmak suretiyle yapılır.
Koliva :Suda kaynatılmış mısır.
Korkota Çarbası :Korkata mısırın iri parçalara bölünenlerine denir. Korkota bol suda pişirilir. İçine tereyağı ayran eklenir. Piştikten sonra tereyağında salça ezdirilir üstünde gezdirilir.
Lahana Çorbası (Vurma Lahana) :Barbunya fasulyesi akşamdan suya konur. Kara su denilen kısmı sabah dökülür. Lahana ayıklanır yıkanır iç yağı ve pirinçle beraber kaynar suya konur. Piştikten sonra acı biber katılır. Mikserle vurulur biraz mısır unu dökülür tereyağı ile pişirilir.
Lahana Haşlaması :Yine barbunya fasulyesi akşamdan suya konur. Sabahtan suyu dökülür. Lahana yıkanır temizlenir fasulyeye katılarak pişirilir suyu süzülür pirinci konur kaynar. İç yağı tuz konur mısır ekmeği doğranır. Kepçe ile vurulduktan sonra biraz kaynatılır.
Minci :Bir çeşit peynir. Sade veya yağla karıştırılmak suretiyle ekmekle birlikte yenir.
Muhlama :Mısır unu tereyağı peynir ya da minciden yapılır. Tavada mısır unu yağda kavrulur. İçersine su ile birlikte peynir ya da minci dökülür; pişirilir üzerine tereyağı dökülür.
Paluze :Tatlı çeşidi. Nişastadan yapılır. Sütlaç kıvamındadır.
Papara :Mısır unundan yapılır. Su kaynatılır içersine yavaş yavaş mısır unu dökülür karıştırılır kaı hale gelir. Pişince ortasına tereyağı konur.
Pasmanika :Patlatılmış mısır.
Pekmezli Kabak :Tatlı çeşidi. Beyaz kabak dilimleri son kaynamada pekmezin içine atılmak suretiyle yapılır.
Pepeçura :Tatlı çeşidi. Üzüm suyundan yapılan pelte kıvamında yapılır.
Sarma: (Lahana Sarması) Kara lahanadan yapılan dolma. Lahana hafif haşlanır pirinç karabiber maydanoz soğan et va salça yoğrulur lahana ile sarıldıktan sonra az miktarda su ile pişirilir.
Tavali :Pazının yağda kavrulması ile yapılır.


İlimizdeoynanan oyunlardan bazıları şunlardır : Hemşin, Rize,Yüksek Hemşin, Topaloğlu, Mehmetine, Rize Kız Horonu, Hemşin İki Ayak, Rize İki Ayak, Çinçiva, Papilat, Rize Sıksarayı, Sallama , Siya Siya, Atlama, Karadere, Bıçak Oyunu, Rahat Horon ve Alaca Horon

RİZE HALK OYUNLARI

HALK OYUNLARIMIZ
Doğu Karadeniz ve Rize'de oynanan halk oyunlarına horon denir, öyle horum, horom,horun, foron diye kitaplarda yazılanları pek yaygın değildir. Erkekler'in ve kadınların farklı oynayışlarına göre çeşitli adlar alır.

Rize'de Hemşin ve Rize olmak üzere iki türlü horon vardır. Hemşin horonları genellikle tulum, Rize horonları kemençe eşliğinde oynanır. Rize Horonları İyidere, İkizdere'den Çayeli sahilini alacak bir alanda yayılır. Çayeli dağlıkkesimlerinden Fındıklıyı da içine alan bölümde ise Hemşin horonları vardır.

Kadınlar tarafından oynananlar, kız horonu, kadın horonu ve sallama gibi isimler alır. Bunlar erkek oyunlarının daha yumuşak olan ve çömelme figürüne yer verilmeden oynanan "nanay" türündendir. Karışık oynananlar, eşler ya da yakın akrabalar kadın ve erkekler birlikte oynanır, rahat horon, alaca horon diye adlandırılırlar. Bunlar çömelmeden oynanırdı. Horon, çalgı ve türkü eşliğinde oynanır. Eskiden kaval , kemence, zurna, mızıka ve akordiyon eşliğinde oynanırdı. Şimdi ise daha çok kemence ile oynanır. Horon oynayanların sayısı belirsizdir birkaç kişi ile oynandığı gibi elli, yüz kişiyle de oynanır. Daha çok evlerde ve evlere yalın düzlüklere oynandığı için bu sayı sınırlıdır. Genellikle çember oluşturularak veya "kadıbağı" yapılarak oynanır. Horon'un başındakine horon başı, horon çeken derler Uyarmalar, "Dik oyna dik, al aşağı al, şaşma beri bak, yürü yürü, al geri al, yaylan yaylan, at belini at, kalk oyna, savuş savuş, gel içeri seslen, geldim beraber selen canlı, yaşşa tulum, ses ver canlı, enişteee... gibi sözlerle yapılır. Dizi oluşturulurken el ele tutuşulur. Horon da vücudun titretilmesi, diz kırma, sağa sola açılma, öne eğilirken ellerin aşağıya indirilmesi, ellerin yukarı kaldırılması, ayakların yere vurulması gibi figürler vardır. Düğün, nişan, eğratluk, harman, asker uğurlama gibi günler horon oynamak için bir bahane olur. Son zamanlarda artık düğün salonlarında oynanır oldu, artık öyle köy meydanlarında, ev avluları neredeyse bir nostalji olma yolunda.
İlimizdeoynanan oyunlardan bazıları şunlardır : Hemşin, Rize,Yüksek Hemşin, Topaloğlu, Mehmetine, Rize Kız Horonu, Hemşin İki Ayak, Rize İki Ayak, Çinçiva, Papilat, Rize Sıksarayı, Sallama , Siya Siya, Atlama, Karadere, Bıçak Oyunu, Rahat Horon ve Alaca Horon

Evlilik Teklifi

Ona sürpriz yapın ama sakın dozunu kaçırmayın!

Kadınlar sürprizlerden hoşlanırlar, bu yüzden evlenme teklifinizi hiç beklenmedik bir anda yapabilirsiniz. Aman zamanlamaya dikkat edin; daha birinci ayda evlenme teklif etmeye kalkmayın. Aceleyle yapılmış bir teklif havası yaratabilirsiniz. Evlenme teklifinizi yapmanız için; bir süredir ilişkinizin devam etmesi, birbirinize aşkınızı ilan etmiş olmanız ve en önemlisi hayat görüşlerinizin uygun olması gerekir. Eğer durum böyleyse evlenme teklifinizi planlamak için en doğru zaman.

Ona hayallerindeki teklifi yapın...

Evlilik teklifiniz kız arkadaşınıza onu ne kadar sevdiğinizi, saygı duyduğunuzu, anladığınızı ve istediğinizi göstereceğiniz andır. Red cevap riskini minimuma indirmek için, teklifiniz, sizden ziyade hayalindeki gibi olmalı... Unutmayın yanlış bir teklif tarzı, belki de onun kararını bile etkileyebilir.

Eğer sizinle evlenmeyi istiyorsa size mutlaka nasıl bir tekliften hoşlanacağının sinyallerini vermiştir. Tek yapmanız gereken onu dikkatle dinlemek, belki de tatlı tatlı ağzını aramak olacaktır. Böylece ona hayatı boyunca unutamayacağı ve sizin de gurur duyacağınız teklifi yapabilirsiniz.

Mükemmel yeri seçin!

Evlenme teklifini yapacağınız yer de en az teklifiniz kadar önemlidir. O an ikiniz için de mükemmel olmalı. Tabii mükemmelden kastımız illa ki tropikal bir ada ya da Boğaz’da lüks bir restoran değil. Teklifi yapacağınız yer ikiniz için de özel olan ve önem taşıyan bir yer olmalıdır. Mesela, ilk tanışma mekanınız, ilk buluşmanızda gittiğiniz yer ya da ona hazırlayacağınız romantik bir akşam yemeği eşliğinde teklifinizi yapabilirsiniz. Teklifinizle kız arkadaşınızın gözünü boyamayı değil, ruhunu okşamayı hedefleyin. Zaten gerçekte önemli olan da bunu başarabilmektir.

Teklifinizin saatini önceden belirleyin.

Evlenme teklifi için tek bir doğru zaman yoktur. Damat adayları kendine ve kız arkadaşına en uygun zamanı belirlemelidir. Bazıları için sabah uygunken, bazıları içinse mutlaka gece olmalıdır. Ama eğer gece teklif etmeyi düşünüyorsanız, kız arkadaşınızın ailesini arayıp bu mutlu haberi paylaşmak isteyeceğini de göz önünde bulundurun.

Bizim size önerimiz romantik bir akşam yemeği ya da gün batımında deniz kenarı. Tabii illa ki onu yerinden sıçratmak istiyorsanız, gece yarısı arayıp telefonda da teklif edebilirsiniz!

Kız arkadaşınız bundan hoşlanmayacaksa teklifinizi şahitler önünde yapmayın!!!

Bazı kadınlar duygularını insanların önünde yaşamaktan çekinmezler, hatta mutluluklarını şahitlerin önünde dile getirmek onlar için büyük bir hazdır. Eğer kız arkadaşınız bu kategoriye giriyorsa ona ailesinin ya da arkadaşlarının yanında beklenmedik bir teklif yapabilirsiniz. Ama eğer kız arkadaşınız çekingen bir yapıya sahipse, yalnız olduğunuz bir ortamı seçmenizi tavsiye ederiz. Hem sadece ikinizin olduğu ortamda daha romantik ve içten olabilirsiniz.

Kalbinizin Sesini Duyurun!

Yapılabilecek en kötü evlenme tekliflerinden biri de yüzeysel ve şüpheci olanıdır. Teklifiniz spekülatif ya da şartlı olmamalıdır. "Sana evlenme teklif etseydim ne yapardın?" ya da "Evlenmek ister miydin?" gibi teklifler kız arkadaşınızı mutlu etmez sadece üzer, ve hakkınızda negatif bir etki yaratır. Teklifinizi yaparken kalbinizin sesini dinleyin.

Dürüst olun, açık olun ve en önemlisi kendiniz olun.

Bazı geleneklere önem verin.

Günümüzde kadınlar ne kadar modern görünseler de, duygusal beklentileri her çağdaki kadınlardan daha farklı değil. Ailesine saygı gösteren ve evlilik için onların rızasını alan bir erkek bütün kadınların hoşuna gider.

Bir demet çiçek, baş başa yenilen bir yemek çok klasik gibi görünse de birçok kadın için gerçekten çok etkilidir.

Eğer çekinmezseniz evlenme teklifinizi yapmadan önce, babasını arayıp onay alabilirsiniz. Bu davranışınızla hem babasının hem de müstakbel eşinizin gönüllerini fethetmiş olursunuz. ( Tabii babasından onay aldıktan sonra, kızına durumu belli etmemesini rica etmeniz gerekecektir.)

Herşey mükemmel olmak zorunda değil...

Evlilik teklifi yapmak için kafanızda bir plan yapmış olabilirsiniz. Bu anı hayalinizde mükemmel bir mekanda, doğru zamanda canlandırmışsınızdır.

Ancak, gerçek hayatta bazen ufak tefek aksilikler olabilir. Trafikte kalarak, günlerdir planladığınız o özel yemeğe gecikebilirsiniz, ya da Uludağ da bembeyaz karların arasında teklif yapmayı arzularken, oraya vardığınızda hiç kar yağmamış olduğunu görebilirsiniz. Boşverin tüm aksilikleri ; şartlar planladığınız gibi gitmese de unutmayın önemli olan sizin sevginiz, içtenliğiniz ve doğal olmanızdır.

Eğer teklif etmeye karar verdiyseniz çok beklemeyin!

İşleri aceleye getirmek istemeyiz ama eğer evlenme teklifi sizi korkutuyorsa bunu mutlaka yenmelisiniz. Mesele ilk adımı atmakta, gerisi kendiliğinden gelir. Unutmayın zamanlama çok önemlidir; ilişkinizde artık o noktaya geldiyseniz kız arkadaşınız bunu sizden mutlaka bekliyordur ve her romantik ortamda ağzınızdan o iki kelimenin çıkacağını ümit ediyordur. Bunu her ertelemeniz onun bir kez daha hayal kırıklığına uğramasına sebep olacaktır. Hadi durmayın söyleyin: "Benimle Evlenir misin?"

Her kadın farklı tepki verebilir...

O an büyük bir an. Bütün cesaretinizi toplayıp kız arkadaşınıza evlilik teklifinizi yaptınız. Ama heyecanınız hala sürüyor, çünkü onun cevabından emin değilsiniz. Bu konuda kendinizi fazla şartlandırmayın. Evlenme teklifine siz daha önceden hazırlanmıştınız, oysa kız arkadaşınız için bu tamamıyla büyük bir sürpriz. Beklenmedik bir teklif karşısında ilk tepkiler kişiden kişiye değişebilir.

Kız arkadaşınız sevinçten ağlamaya ya da sinirleri bozulup gülmeye başlayabilir, hatta sessiz kalıp hiçbir tepki de vermeyebilir. Bu sizi hayal kırıklığına uğratmasın. Olabilecek en kötü şey kız arkadaşınızın sizi reddetmesidir. Durum böyle olsa bile hemen pes etmeyin ve ona bunun nedenlerini sorun. Zamana ihtiyacı varsa, ona zaman verin. Eğer umut yoksa yolunuza devam edin. Evlenmeye hazır ve hayatının kadınını arayan bir erkeği bekleyen birçok kadın bulunduğunu sakın unutmayın ve vazgeçmeyin

E-ticaret nedir?

E-ticaret nedir?
Son çeyrek yüzyılda yaşadığımız teknolojik devrim, sadece günlük yaşamımızı etkilemekle kalmadı, iş yaşamı ve ekonomik faaliyetlerle ilgili tüm alanları doğrudan yeniden yapılandırmaya başladı.
Teknolojinin getirdiği bu yeni yapılanma, yeni ekonomi, e-ticaret, e-iş, e-devlet vs. gibi yeni kavramlarla da bizi tanıştırdı. Bu tanışmayı yalnızca teorik olarak düşünmeyip, pratiğe döken ve uygulamaya geçen kişi ve kurumlar, ekonomik anlamda verimlilik ve rekabet gücü açısından büyük yol kat ettiler.
Elektronik ticaret (e-ticaret) tüm bu gelişmeleri simgeleyen ve hepsini kapsayan bir kavram olarak kabul edildi. Ayrıca, teknolojiyle yenilenen ekonomi ve ticaret uygulamaları süreci olarak da kabul görmeye başladı. Bu sürece katılan dünyadaki irili ufaklı ticari birimler yepyeni bir verimlilik, sınırsız pazar ve rekabet gücü elde etmeye başladılar.
E-ticareti kısaca " Bilişim ağları (Internet gibi) üzerinden yapılan tüm bilgi, hizmet, para vs. gibi ekonomik değerlerin değişimi süreci" olarak niteleyebiliriz. Ekonomi bir değişim mekanizması ise, bu değişimin bilişim ağları üzerinden online veya elektronik olarak gerçekleştirilmesi özetle "e-ticaret"tir.
Geleneksel ekonomide üretim faktörleri bilindiği gibi sermaye, toprak ve işgücü olarak kabul ediliyordu. Teknoloji devrimi bu faktörlere, geleneksel faktörlerden daha da etkin şekilde teknoloji, bilgi ve yaratıcılığı ekledi. Bu durum sadece ekonomik değişim çeşitliğini arttırmadı, ayrıca sermaye, işgücü kapasitesi yönünden kısıtlı olan ticari birimlere de (KOBİ´ ler gibi) büyük ticari birimlerin sahip olduğu ölçüde verimlilik ve rekabet gücü şansı sağladı.
Ülkemizde ise, toplam işletmelerin %99´undan fazlasını ve toplam istihdamın yaklaşık %55´ini ekonomiye kazandıran KOBİ´ ler, dünya pazarlarına girebilmek, rekabet alanlarını genişletmek ve maliyetleri düşürüp kurum içi verimliliklerini arttırmanın en etkili yolunun teknolojiyi kullanmak ve dolayısı ile e-ticaret uygulamalarına geçmek olduğunu görebiliyorlar.
Hem firmadan müşteriye yönelik B2C (Business to customer) hem de firmadan firmaya B2B (business to business) e-ticaret kanallarını kullanabilme konusunda oldukça elverişli konumda olan KOBİ dünyası, pazar bulma ve iç verimlilik yönünden büyük işletmelerle arasındaki bu ayrımı (ya da dezavantajları) e-ticaretle ortadan kaldırıyor. İhracat, uygun maliyetlerde kredi, üretim faktörü, yatırım malı bulma vs. gibi çok sayıda konuda KOBİ ve büyük işletmelerin eşit şartlarda rekabet edebilecekleri tek alanın e-ticaret olduğu görünüyor.

MATEMATİK PERFORMANS ÖDEVİ

MATEMATİK PERFORMANS ÖDEVİ

= NO = YAKINLIĞI = ADI = BOYU = METRE = RASYONEL SAYI =
= 1 = ANNEM = HANİFE= 163 = 1,63 = 163/100

= 2 = BABAM = MURAT= 179 = 1,79 = 179/100

= 3 = KARDEŞİM= İSA = 132 = 1,32 = 132/100

= 4 =KARDEŞİM = İBRAHİM= 140= 1,40 = 140/100

= 5 = KENDİM= SİBEL= 152 = 1,52 =152/100

= 6 = ARKADAŞIM= NESLİHAN= 151 = 1,51 = 151/100

= 7 = ARKADAŞIM= MEHTAP= 152 = 1,52 = 152/100

= 8 = YEĞENİM = ZEHRA = 143= 1,43 = 143/100

= 9 = YEĞENİM = İBO = 140= 1,40 = 140/100

= 10 =YEĞENİM = ESRA = 133= 1,33 = 133/100

= 11 = ABİM = SEBAHATTİN = 159 = 1,59 = 159/100

= 12 = ABLAM =SEVDA = 161 = 1,61 = 161/100

= 13 = ABLAM= SEMRA = 160 = 1,60 = 160/100

= 14 = ABİM = KENAN = 162 = 1,62 = 162/100

= 15 = ARKADAŞIM = SONGÜL = 165 = 1,65 = 165/100

= 16 = ARKADAŞIM = NİLGÜN = 170 = 1,70 = 170/100

= 17 = DAYIM = MEHMET = 163 = 1,63 = 163/100

= 18 = HALAM = ZÜLEYHA = 179 = 1,79 = 179/100

= 19 = HALAM = SEMİHAN = 178 = 1 ,78 = 178/100

= 20 = YENGEM = HALİSE = 169= 1,69 = 169/100

27 Kasım 2007 Salı

Banyonun Tarihi






Banyonun Tarihi
"İnsan bir sauna veya Türk Hamamı kurabilir, fakat banyo yapmanın yıkanmaktan ayrı olarak düşünüldüğü Uzakdoğu'dan etkilenmek daha kolaydır. Şöyle bir deyim vardır: "Amerikalılar kendilerini temizlemek için banyo yaparlar, Japonlar ise banyo yapabilmek için kendilerini temizlerler"... Yeni çağı destekleyen banyoda kendilerini parfümlü sıcak suya bırakmadan önce hızlı bir duş alırlar. Burası yogadan shiatsuya kadar bütün iyileştirici faaliyetlerin yapıldığı bir oda olduğundan bio-mimari uzmanları yeterli havalandırma ve ısıtılmış döşemeler önerirler."

"İnsan bir sauna veya Türk Hamamı kurabilir, fakat banyo yapmanın yıkanmaktan ayrı olarak düşünüldüğü Uzakdoğu'dan etkilenmek daha kolaydır. Şöyle bir deyim vardır: "Amerikalılar kendilerini temizlemek için banyo yaparlar, Japonlar ise banyo yapabilmek için kendilerini temizlerler"... Yeni çağı destekleyen banyoda kendilerini parfümlü sıcak suya bırakmadan önce hızlı bir duş alırlar. Burası yogadan shiatsuya kadar bütün iyileştirici faaliyetlerin yapıldığı bir oda olduğundan bio-mimari uzmanları yeterli havalandırma ve ısıtılmış döşemeler önerirler."

Rönesans'ta kaç saygın evin, kaç banyosu vardı? Hiçbirinin. Bayanlar kendi odalarının mahremiyetinde yıkanırken ibrik ve leğen kullanırlardı. Zaman zaman tahta veya porselen bir küvette hizmetçilerine sıcak bir banyo hazırlatırlardı. Hizmetçiler ve diğer ev hizmetkarları ev atıklarını (efendilerinin ve kendilerinkiler de dahil) Latince düşüş anlamına gelen "Caseum" denilen bir yere boşaltırlardı. Atıklar daha önce odalarda bulunan kaplarda saklanırdı. Bunlar bazen oturma yerinde bir deliği olan özel bir iskemleye yerleştirilir ve bir kere kullanıldıktan sonra bir kapak kapatılarak odanın dekorunun bir parçası haline gelirdi. Bugünün villasının bu ismi hak etmesi için kaç tane banyoya sahip olması gerekir? Her oda için en az bir tane. Bir zamanlar ayrı olan iki fonksiyonu birlikte yüklendikleri için de yeterince büyük olmalıdırlar. Hemen hemen tüm evin merkezi haline gelmişlerdir. Bugün bir banyo odasında bir kürek çekme aleti, ağırlıklar, bir jakuzi hatta vücudunuzun bakımı yaparken hoşça vakit geçirebilmeniz için de stereo gereçlerine gereksinim vardır.

Eski evleri sevenlerimizden başka hiç kimse banyolarla olan ilişkimizin ne kadar değiştiğinin farkına varamaz. Eski banyoların zaafı o tek küçücük parça olan Caseum'dadır. Çoğu zaman restorasyonu büyük çabalar ve hatta bir mimarın araya girmesini gerektirir. Yirminci yüzyılın ilk dönemlerinde doğal gereksinimler için özel bir yer ayrılması lüks bir işlem olarak düşünülürdü. Pek çok meskende genel alanlarda "latrinler" bulunurdu. Neden böyle büyük bir değişiklik yaşandı? Öngörüldüğü gibi konutlara akar suyun getirilmesi ve iyi çalışan atık su sistemlerinin kurulması banyolar hakkındaki düşüncelerimizi sonsuza kadar değiştirecekti. Bugün banyo geçici olarak bulunduğumuz bir yer değildir. Rahatlayıp gevşeyebileceğimiz hoş bir mekandır.







Eski Roma devrinde hem özel, hem de toplu kullanımlar için banyoların bulunduğu ve bu geleneğin Doğu Roma İmparatorluğu'nun egemenliği altındaki bölgelerde gözden düşmediği söylenebilir. Bugün Budapeşte ve İstanbul'un sıcak hamamları bu mirasın önemli şahitleri olarak durmaktadırlar. Fakat ortaçağda Batı Avrupa'da pek çok eski becerinin kaybolduğu görülmüştür. Bunların içinde Romalıların uzmanı olduğu ve hamamlarında kullanılan hidrolik mühendisliği de bulunmaktadır. Bu toplu unutkanlığı açıklamak zordur. Bunun nedenini sadece dünyanın belirli bir bölgesinde görülen değişikliklerin insanların bilinçlerini de etkilediği söyleyerek açıklayabiliriz. Klasik banyo konsepti sadece Hristiyan Avrupa'da unutulmuş ve terk edilmiştir. Yeni bir inancın ortaya çıkması insanın ruhu ve vücudu arasındaki ilişkiyi değiştirmiştir. İnsan vücudu aşağılanan, acı veren ve utanç duyulacak bir şey haline gelmiştir. Bunun sonuçları Protestan inancının moral etkisinin halen kuvvetle hissedildiği Kuzey Avrupa ülkelerinde görülebilir.Örneğin İngiltere'de banyolarda çoğu zaman bide bulunmaz. Kendine has bir Katolik ülke olan Fransa'da bu gereç geleneksel olarak hayat kadınlarıyla ilişkilendirilir. Daha çok kişisel temizlik yerine güzellik gereksinimleri için kullanılan büyük banyo odalarında, tuvalet kabininde özel bir bölmeye saklanır.

Asi Dadaist Marcel Duchamp bir serginin jürisinin karşısına geçme adlı bir oturak çıkardığı zaman pek çok şeyin yanında burjuva kesiminin tuvalet anlayışını da eleştirmek istiyordu. Yüz sene sonra bu gibi yaklaşımlar tersine dönmüş görünmektedir. Amerikalı sanatçı Robert Grober kişinin kendini gittikçe daha yalnız ve İzole olmuş hissettiği bir çağda evcil ve ailevi değerlerce olan nostajiyi yansıtmak için bazı yıkanma teknelerini yeniden hayata döndürmeye çalışmıştır. 1995 yılında Venedik Bienali'nde video sanatçısı Bill Viola tarafından sunulan belgeselde, basit bir banyo odasında bir adam yıkanır, kurulanır, arınır ve kendini yeniden keşfeder. Bütün dinlerde arıtıcı bir eleman olarak suyun rolü vardır. Hristiyanlar'ın vaftiz fontlarından, Müslümanlar'ın bir camiye girmeden önce yıkandıkları çeşmeler buna bir örnektir. Hintliler günahlarından arınmak için Ganj nehrinin sularında topluca yıkanırlar Filler ve primatlar gibi gelişmiş memelilerde de yapılan toplu faaliyetlerin en anlamlısı ve güzeli de yıkamaktır. Belki de çağımız Amerikan pragmatizminin de yardımıyla bilincin yanında vücudun da varlığını kabul etmeyi öğrenmektedir. Pek çok eski kültürün de bize öğrettiği gibi vücut bakımının yapıldığı özel mekanların çağdaş evlerde bulunmasının özel bir yeri vardır.

Yeni Çağ Banyoları

Yumuşak ve havadar bir atmosfer, yeterince bitki ve çiçek, akan suyun yatıştırıcı sesi... Bu zarif ve sera veya kafe değildir. Yeni çağın banyosudur. Bir insanın zihin, vücut ve ruh olarak bir bütün olduğunu kabul eden kişiler için, evin en önemli odasıdır. Burada kendinizi portakal renginden Tibet pembesine kadar tüm sıcak renkler arasında bulabilir ve özellikle kentlerde yukarıda gökyüzü cennetini görmek olanaksız olduğundan, belki de tavanımız üzerinde noktasal yıldızlar olan bir mavi yaratabiliriz. Arıtılmış su ve ısıtmak için termal enerji oldukça güç elde edilebilir, fakat solar panellerinin kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bu oda suyun hüküm sürdüğü bir alandır. Bu odanın terapik ve gevşetici etkisi suyun çıkardığı seslerle de etkilidir. Oda içine bir çağlayan veya mırıldanan bir dere getiremeyeceğimize göre devamlı devreden bir çeşme koymak doğru olur. Cam ve ahşap gibi doğal malzemeler yanında çiçek ve bitkiler koyarak doğal görünümü kuvvetlendirebiliriz. Banyo teknesi büyük ve hacimli olmalıdır ve her şey kişilerin kendini iyi hissetmesine yönelik bir amaca uygun olarak yapılmalıdır. Sağlık merkezlerindeki gibi bizi ellerinde havlularla karşılayıp şezlonglarda dinlenmeye götürecek görevliler olmasa da, banyolarımızda yumuşak havlulardan oluşan demet ve bir bornoz bulunmalıdır. Telefon ve diğer kötü elektronik eşya bulunmazken "sakinlik denizi" veya "okyanus ninnisi" gibi yatıştırıcı müziği dinleyebilmeliyiz. Kişi bir Sauna veya Türk Hamamı da kurabilir, fakat banyo yapmanın yıkanmaktan ayrı olarak düşünüldüğü uzak doğudan etkilenmek daha kolaydır. Şöyle bir deyim vardır: "Amerikalılar kendilerini temizlemek için banyo yaparlar. Japonlar ise banyo yapabilmek için kendilerini temizler"... Yeni çağı destekleyen banyoda kendilerini parfümlü sıcak suya bırakmadan önce hızlı bir duş alırlar. Burası yogadan shiatsuya kadar bütün iyileştirici faaliyetlerin yapıldığı bir oda olduğundan bio-mimari uzmanları yeterli havalandırma ve ısıtılmış döşemeler önerirler.

Minimalist Banyo

Minimalizmin yeni sınırları; yeteneği en aza indirgeme becerisi olarak görülmemektedir. Artık bizlerden daha iyi şeyler yaptıklarını düşündüğümüz kişilerin evlerinin fotoğraflarına bakarak, onlar öyle yaptıkları için, evlerimizden ince bir minderden ve demir bir palto askısından başka her şeyi çıkardıktan ve mecmuaların sayfalarını karıştırarak harcanan mevsimlerden sonra, bir değişiklik yapmanın zamanıdır. Minmalden çok ayrıntıya, hiçlikten tarih öncesine hareket ederken bir risk vardır. Şimdi gerekeni, temizliği, safı sevenler; hem modernlikten hem de antiklerden nefret edenler, kalabalık sergi ve tezgahları ile pazar günlerin kurulan bit pazarı düşüncesinden bile irkilenler, yeni bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Bu yüksek teknolojidir. Banyoya bile yeni şeyler eklemeye başlanmıştır. Kusursuz, parlak yüzeyler, çıplak duvarlar, tehdit edici çelik raflar, laboratuar ışıkları, yeni malzemeler, sofistike finisyonlar ve garip mekanizmaları saklayan gizemli düğmeler veya gizli kapılar ile banyolar zenginleşmektedir. Hiç şüphesiz bu eğilim bize Japonya'dan gelmektedir. Bu gereçler bir gece bile çiçekli duvar kağıdına dayanamayan ve Londra'ya gittikleri zaman sadece Hempel'de, New York'u ziyaret ettikleri zaman Morgan'da kalabilen bilge seyyahlar ve ultra-minimalistlerce ithal edilmiştir. Bu şekilde bir zamanlar kamu kuruluşlarına, müzelere ve en avangard otellere özgü yüksek teknoloji bize, evimize gelmektedir. Kendi kendine açılan lambalar, otomatik akan su, düşüncelerimizle çalışır gibi dönen bataryalar, doğru zamanda açılan kapılar bu teknolojinin eseridir. Bununla beraber Japonya'da daha da fazlasını yapmaktadırlar: En yenilikçi evlerin banyoların öylesine düzenlenmektedir ki her şey düğmelerle, dokunmatik panellerle, hatta uzaktan kumandayla çalışmaktadır. Bu gibi yerlerde her çeşit beyaz hüküm sürmektedir. İnci beyazından opale ve fildişine kadar. Duvarlar ve döşemeler seramikle döşenmiştir. Duşlar ve tekneler her hızda, her basınçta ve her ısıda su masajı seçenekleri sunarlar. Havlu ısıtıcısından vazgeçilemez. Banyodan sonra gözler kontrol panelinin bir parçası olan saate bakarak müzik dinlerken sıcak hava akımlarıyla kurulanır. Acelesi olmayanlar televizyon seyrederek vakit geçirebilirler. Bir grup Hollandalı tasarımcı tarafından icat edilen ve banyo duvarlarını kaplayan fonksiyonel fayanslar küçük çekmeceler gibi açılarak kullanıma hazır büyültücü aynalar, minik televizyonlar, saç kurutucuları ve usturaları açığa çıkarırlar.

Dekore Banyo

Dekorasyona önem veren kişiler çevrelerinde estetik düzenlemeler yapmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Onlar bir evde boş yer buldukları zaman onu nasıl dolduracakları korkusunu taşırlar. Bir kaç yıl için de olsa sürekli duvar kaplamalarını ve finisyonlarını elde ettikleri zaman, bu yorulmaz dekoratörler mükemmel mobilyalar ve aksesuarlar ararlar. Banyo bu yoüğun faaliyetten kaçınamaz. Diğer odalardan ayrı bir muamele görmez. Sadece buhar ve nemin kıymetli tablolara ve mobilyalara zarar vermemesine dikkat edilir. Banyo en önemli ve konforlu oda olarak yaşam odasının yerini almaktadır. Özellikle Asya geleneğine uygun olarak misafirlerine bir içki ve en sevdikleri parfümü içeren bir banyo sunanlar için bu tensel zevkler değerli malzemelerle çerçevelenmiştir

Mısırlılar'ı, Romalılar'ı, Yünanlılar'ı ve banyo yapma sanatından zevk alan diğer toplumları hatırlatan mermer, cam, seramik ve mozaik gibi elemanlar ve bu dekora sıcaklık eklemek için zengin dokumalar ve perdeler de vardır. 19. yüzyıl banyo dekoru içinde bir heykel bulunur. Fazladan hasır iskemleler veya egzotik gezilerden birkaç anı varıdr. Mobilyalar Fransız demir bahçe masalarının ve sandalyelerinin reprodüksiyonudur. Tablolar yerine duvarlar, büyük aynalar ve işlemeli çerçevelerle kaplıdır. Döşemeler ile halılarla örtülüdür. Işıklandırma bile yüksek teknolojiyi yansıtmaz. Zevkli abajurlar halojenlerden daha yumuşak bir ışık verir ve bir ingiliz klübü havasını yansıtır. Raflar, kitaplar ve uluslararası mimarlık dergiler ile doldurulur. 1950'lerden kalma minyatür bronz heykeller veya vazolar değişimli olarak koyulabilir. Büyük güçlü tekneler tercihen ayaklı olanlar ve eğri hatlı bataryalar, büyük duş başlıkları vardır. Bu elemanlar genellikle İngilizdir'dir.

25 Kasım 2007 Pazar

İlk kopya koyun doğdu



İlk kopya koyun doğdu
21 Kasım 2007 Çarşamba 21:07
İlk kopya koyun doğdu. Türkiye'nin ilk kopya koyununa ''Oyalı'' adı verildi.
İstanbul Üniversitesindeki (İÜ) klonlamayla dünyaya gelen Türkiye'nin ilk kopya koyununa ''Oyalı'' adı verildi.

İÜ Basın-Halkla İlişkiler ve Tanıtım Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, İÜ bünyesinde 2005 yılından itibaren başlanan klonlama çalışmalarının, hayvancılık ve insan sağlığını ilgilendiren birçok konuda çığır açabileceğine dikkat çekildi.

Devlet Planlama Teşkilatı ve TÜBİTAK destekli projeler kapsamında yer alan ''Kopya Koyun Projesi''nin, Türkiye'nin ilk klon projesi olarak bilim tarihine geçtiği belirtilen açıklamada, Veterinerlik Fakültesi bünyesinde uzman bir ekip tarafından 3 yıldır sürdürülen çalışmaların ilk meyvelerini vermeye başladığı kaydedildi.

Prof. Dr. Sema Birler yönetimindeki uzman ekibin, 69 klon embriyoyu 8 koyuna transfer etmesiyle başlayan süreçte 2 koyunun hamile kaldığı anlatılan açıklamada, yoğun bir bakım ve takiple sağlıklı bir hamilelik dönemi geçiren koyunlardan birinin bugün sezaryenle doğum yaptığı bildirildi.

Türkiye'nin ilk kopya koyununa ''Oyalı'' adı verildiği ve sağlık durumunun çok iyi olduğu belirtilen açıklamada, bilimsel çalışmaya ilişkin yarın İÜ Veterinerlik Fakültesinde basın toplantısı düzenleneceği kaydedildi.

23 Kasım 2007 Cuma

ARKA SOKAKLAR 51 BÖLÜM

















ARKA SOKAKLAR 52 BÖLÜM















Arka Sokaklar 53. Bölüm















Arka Sokaklar 54. Bölüm ruyacafe















Arka Sokaklar 55. Bölüm













MANZARA rasimleri 2





HARIKA MANZARA RESİMLERİ








abdullah kılıçarslan

İŞTE HARIKA FIKRALAR

RECAİ

Köylüler, kahvedeki televizyondan Ecevit'i izliyorlarmış. Recai hemen atlamış: "Biz Ecevit ile çok kankayızdır, tanır beni" Köylüler inanmamış tabii. Recai, çok ısrar edince, bir heyet toplayıp Ankara'ya gitmişler. Ecevit gerçekten de Recai'yi tanıyormuş. Heyet beyni ambele bir şekilde köye dönmüş. Daha sonraki bir gün ise TV'ye Clinton çıkmış. Recai yine: "Bu Clinton da beni tanır, aramızdan su sızmaz" Köylü bu hikayeye önce inanmamış ama Recai yine çok ısrar edince kendilerini ABD'de bulmuşlar. Miting öncesi Recai, Clinton'ın yanına gitmeden önce köylülere "Siz burada bekleyin, ben birazdan kankamla gelicem" demiş. Köylüler başlamış beklemeye. Ve bir anda ortalık alkışlara, bağrışmalara bürünmüş. Bir de bakmışlar, Clinton ile Recai cidden el ele kol kola sohbet ede ede geliyorlar. O sırada iki Amerikalı da kendi aralarında konuşuyor: "Yaw şu bizim Recai de yanındaki adam kim?"

TEKNOLOJİ

Amerikan, Japon ve Türk temsilcileri, bir toplantıda buluşuyorlar. Amerikalı kulağını tutarak bir şeyler söyleniyor. Japon ve Türk hemen atlıyor: "Ne yaptın sen?" diyerek. O da cevaplıyor: "Biz teknolojide çok ileriyiz. Kulağımızın içine küçük çipler yerleştirdik. Bu şekilde başkalarıyla görüşebiliyoruz" Biraz sonra da Japon, kendi kendine konuşmaya başlar ve de diğerleri sorar: "Peki sen ne yaptın?" O da "Biz teknolojide çok daha ileriyiz. Dişlerimizin içine çok daha küçük çipler yerleştirdik. Bu şekilde başkalarıyla görüşebiliyoruz" Ardından Türk daha fazla kendini tutamayarak bayağı gürültülü bir şekilde osurur. Amerikalı ve Japon sorarlar: "Ne yaptın sen?" Bizimki de cevaplar: "Faks çektim"

ATIN CEHENNEME

Fıkranın kahramanı ölmüş ve öbür tarafta hesabı incelenmeye başlanmış. Ve sonuç kötüymüş. Melek kararını vermiş: "Cehenneme" Zebaniler bunu götürürken birden bağırmaya başlamış: "Olmaaz. Ben dünyadayken bir dilenciye 100.000 lira vermiştiiim" Zebaniler gelip bu durumu Melek'e iletmişler. Melek: "Lan verin 100.000 lirasını, atın cehenneme!"

THY başından geçen komik olay

Yolcu: Diyarbakır kaç para?
THY: 58 milyon 500 bin, indirim belgeniz varsa 32 milyon.
Yolcu: İndirim belgesi kaç para?

Yolcu: Trabzon'dan İstanbul'a kaç saat acaba?
THY: Beklemeye alan görevli 'Bir saniye efendim...'
Yolcu: Sağolun iyi akşamlar.

Yolcu: Kars'a yer var mı?
THY: Maalesef yok efendim.
Yolcu: Arada bir yerde falan yok mu, askeriz de.

THY: İndirim belgeniz var mı?
Yolcu: Var komutanım.

Diyarbakır'dan arayan yolcu: İyi günler abi, ben İstanbul'a uçacağım da, pasaport lazım mıydı!

THY: Yolcunun adı lütfen.
Yolcu: Duygu. Ama yolcu benim ve erkeğim!

THY: Uçak akşam beşte efendim.
Yolcu: Doksan beşte mi, çok geç yahu.

Yolcu: İyi akşamlar, Lufthansa'nın uçağı indi mi?
THY: Onların uçağını biz göremiyoruz .
Yolcu: Nasıl göremezsiniz, orası THY değil mi?

Yolcu: İyi akşamlar, Ağrı'ya yer var mı?
THY: Yer yok, dolu efendim.
Yolcu: Acil gitmem lazım, firardayım da.

Kuşkucu bir bayan: Affedersiniz eşim Londra'ya uçuyor, yanındaki arkadaşının adı dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum, siz bir bakıp söyler misiniz bilgisayardan?
THY: Yolcu hakkında bilgi veremeyiz efendim.
Bayan: Şey, bari yanındakinin bay mı bayan mı olduğunu söyleseniz, benim için çok önemli.

Terminalde yolcuyu uçağa götüren otobüsü gören Trabzon yolcusu, 'Ula, ben uçak parası verdim, otobüsle gitmem!