1 Nisan 2009 Çarşamba

ÇAYIR KÖPEĞİ

ÇAYIR KÖPEĞİ

Çayır köpeklerinin yaptıkları yuvaların içinde sürekli olarak temiz hava dolaşır. Havanın kolayca içeri girebilmesi için tünelin bir ucunun ağzı alçaktadır. Tünelin diğer ağzı ise yüksektedir. Bu yükseklikteki ağızda hava akımı kısmi vakum oluşturur ve havanın tünelden çıkmasını sağlar.

ZooBooks, Animal Wonders, Ocak 1998, Vol.15, N. 4, s.14


--------------------------------------------------------------------------------


TARANTULA

Eklembacaklıların dış iskeletleri çoğu zaman sorun oluşturur. Örneğin bu canlılar büyüdükçe kabuk büyümez ve gövdeyi bir bütün olarak örter. Bu durumda tek çare zaman zaman kabuğu dökmektir. Kabuk dökme zamanı yaklaştıkça hayvan kabuğundaki mineralleri kanına çekerek bünyesine alır. Kabuğun altında yeni, yumuşak ve kırışık bir deri oluşturur. Sonra, dıştaki zırh çatlar ve hayvan iskeletini bir hayalet gibi geride bırakarak içinden çıkar. Derisi yumuşak olduğu için gizlenmesi gereklidir. Bu arada deri kırışıklıklarını düzelterek yeni bir kabuk oluşturmaya başlamıştır. Kabuğu sertleşip eski halini alınca hayvan gizlendiği yerden çıkar.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.41


--------------------------------------------------------------------------------


UÇAN KURBAĞA

Perde ayaklı küçük ağaç kurbağalar son derece ilginç bir özelliğe sahiptirler. Bu kurbağalar perde ayaklarını kanat olarak kullanırlar ve süzülerek uçabilirler. Ağaçların üstünden uçarken, bir yere inmek istediklerinde, hızlarını kesmek ve inişlerini yavaşlatmak için ayaklarının dördünü de paraşüt olarak kullanırlar. Ayak parmakları arasındaki ağları genişleterek vücut yüzeylerini iki katına çıkartan uçan kurbağalar, bir ağacın üzerine inmeden önce 12 metre kadar havada süzülebilmektedirler. Hatta, bacaklarını hareket ettirerek ve perde ayaklarının şeklini değiştirerek rotalarını ve yönlerini de değiştirebilmektedir.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.49




--------------------------------------------------------------------------------


KARINCA

Hayvanlar için temizlenmek çok önemlidir. Karıncaların ve diğer böceklerin temizlenmelerine yardımcı olacak özel salgı bezleri vardır. Bu bezler, antibiyotik içeren bir madde salgılarlar. Böcekler bu salgıyı arasıra vücutlarına da sürerek bakterileri ve mantarları yuvadan uzak tutarlar. Kuşlar karıncalar gibi kendilerini temizlemek için kimyasal madde salgılayamazlar. Ama kuşlar bu temizlik işi için karıncaları kullanırlar. Kuşlar karınca yuvalarının kenarına sürtünerek veya karıncaların tüyleri arasında dolaşmasını sağlayarak temizlenirler. Parazitlere karşı etkili olan karıncaların vücudundaki formik asitidir.

International Wildlife, March-April 1998, s.16


--------------------------------------------------------------------------------


BUKALEMUN

Bukalemunlar gün ışığında yapraklı bir dalda otururken, etraflarındaki çalılıkların gölgesine benzer şekilde siyah ve uçuk kahverengi lekelerle yeşil olurlar. Akşam yaklaştığında ve ışıklar sönükleşmeye başladığı zaman, bukalemunun rengi grimsi yeşile döner ve daha sonra sarı lekeli donuk sarımsı kahverengiye dönüşür. Karanlıkta ise bukalemun tamamen siyah olur. Bütün bu renk değişimleri 15'er dakika içinde gerçekleşir. Bukalemun sadece bulunduğu yere uymak için rengini değiştirmez. Eğer kızmışsa, üzerinde diğer hayvanlara uyarı olacak şekilde koyu turuncu benekler ve koyu kırmızı lekeler de oluşur.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.16


--------------------------------------------------------------------------------


BAHÇE ÖRÜMCEĞİ

Araneus diadematus adı verilen bahçe örümceği üzerinde ipeğin nasıl oluştuğu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bilimadamları ipek örümcekten çıkmadan önce, ipeğin oluştuğu kanalı incelemişlerdir. İpek, bu kanala girmeden önce, sıvı proteinlerden oluşmaktadır. Kanalın içindeki özel hücreler, ipek proteinlerindeki suyu kendilerine çeker. Hidrojen atomları ise diğer bir kanalda pompalanan suyu alırlar ve bir asit havuzu oluştururlar. İpek proteinleri asit ile biraraya geldiğinde, birinden diğerine bir köprü oluşturur ve bu şekilde son derece kuvvetli bir ipek meydana gelir. Örümceğin ipeği, "Kevlar" denilen insan yapımı en güçlü sentetikten çok daha kuvvetli ve çok daha elastikidir. Dahası, kurşun geçirmez yeleklerde kullanılan bir tür plastik olan Kevlar'dan farklı olarak örümcek ipeği yeniden işlenilip tekrar tekrar kullanılabilir.

Discover, October 1998, s.34




--------------------------------------------------------------------------------


BOĞA ANTİLOBU

Boğa antilopları son derece hızlı hareket edebilen canlılardır. Öyle ki hareketsiz bulundukları durumdan ani olarak harekete geçtikten sonraki iki saniye içinde 62 km./saat hıza erişebilirler, Bilim ve Teknik, Sayı:221, Nisan 1986, s.12


--------------------------------------------------------------------------------


KUŞLAR

Göç edecek canlıların vücut ağırlıklarındaki artış çok belirgindir. Göçe başlamadan önce mutlaka bir yakıt stoğu olarak yağ depolarlar. Göç için yağ depolanmasının başlıca 4 işlevi vardır. Bunlardan birincisi yağ, tüm göç süresince bir yakıt görevi görür. İkincisi göç süresince yağ kullanımı ile metabolik su üretilir. Bu göç eden canlıların, içilecek suyun az olduğu çöllerdeki ve diğer kurak bölgelerdeki, hareketleri sırasında su dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Bu yüzden yağ metabolizması, göç boyunca hayvanlara içten bir su desteği sağlar. Yağ stoğu aynı zamanda vücut ağırlığının artmasını ve bu yüzden uçma mekanizması özellikleri nedeniyle kuşların daha yüksek hızlarda uçmalarını sağlar. Öyle ki bu yağ stoğu göçmen kuşlar kendi üreme bölgelerine ulaştıktan sonra bile oldukça fazladır.

Prof. Dr. Peter Berhold, Animal Behaviour, s.128


--------------------------------------------------------------------------------


KOKARCA

Hayvanların çok değişik savunma yöntemleri vardır. Örneğin, Benekli kokarca davetsiz misafirlerine gözdağı vermek için pek alışık olunmayan bir yöntem kullanır. Bir tehlike sezdiği anda kokarca bir elinin üzerinde ayağa kalkar ve arkasındaki bir bezden kötü kokan bir sıvı püskürtürek düşmanını kaçırır.

Tonny Seddon, Animal Movement,s.39


--------------------------------------------------------------------------------


ÇULLUK

Kuşlar sık sık okyanusları, barınılamayacak çölleri, dağları ve buz kitlelerini durmaksızın devam eden uçuşlarla geçmek zorundadırlar. Altın renkli yağmur kuşu, Sert kıllı çulluk gibi göçmen kuşlar Hawaii adalarına, Yeni Zelanda'nın daha da aşağılarına hiç durmadan uçabilen kuşlar olarak tanınırlar. Sürekli devam eden bu uçuşlar, 4000-7500 km. arasında değişir ve tahminen 80-100 saat sürer. Küçük ötücü kuşlar da Meksika Körfezi, Sahra Çölü ya da Atlantik, Pasifik Okyanusları gibi barınılamayacak bölgeleri yaklaşık olarak 30 saat süren ve 1000 km.'den daha fazla durmadan devam eden uçuşlarla geçebilirler. Ve hatta kırmızı boğazlı sinek kuşu (yalnızca 5 gramın altıda biri kadar vücut ağırlığına sahiptir) Meksika Körfezi'ni hiç durmadan geçebilecek kapasitededir. Himalaya bölgesine ve Sibirya'dan Hindistan bölgesindeki kışlık bölgelere göç eden kuşlar dünyanın en yüksek dağlarını geçerler. Bu kuşlar yaklaşık 9500 m. yükseklikte ilerlerler.

Prof. Dr. Peter Berhold, Animal Behaviour, s.124




--------------------------------------------------------------------------------


YAY KUYRUK BÖCEĞİ

Yay kuyruk böceği (Collembola), çift kabuklu yumurta yumurtlar. Dıştaki kabuk hemen düşer; ama yumurtanın ucunda iki kasnak bırakır. Böylece makara görünümü alan yumurta yuvarlanıp kaybolmaktan korunur.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı 212, Temmuz 1985, s.13


--------------------------------------------------------------------------------


DEV SU BÖCEĞİ (LETHOCERUS)

Lethocerus denilen dev su böceklerinin bir türünde, dişiler yumurtalarını su üzerindeki bir dal parçasına bırakırlar. Erkek tekrar tekrar suya dalar çıkar ve yumurtalara nemlendirmek için onların üstüne çıkıp üzerlerine su damlatır; ayrıca düşmanları da yumurtalardan uzak tutar. Erkek Belostama dev su böcekleri ise bunun yerine, dişinin sırtlarına yapıştırdığı yumurtaları taşırlar. Bu böcekler yüzeye yakın yüzmek zorundadırlar ve aynı zamanda yumurtalarının hava ile temas etmesini sağlamaları da gerekir. Arka bacaklarını ileri-geri hareket ettirirler veya ince bir dala tutunurlar. Daha sonra yumurtaların üzerinden akan havalanmış suyu korumak için saatlerce bir nevi şınav hareketi (yüzükoyun yatarak vücudu esnetme hareketi) yaparlar. Benzer olarak Bledius Rove böcekleri, Bembidion yer böcekleri ve Heterocerus bataklık böceklerinin hepsi, gel-git olduğunda ince girişli kuluçka odacıklarını tıkayarak, sular çekildiğinde de tıkaçları çıkararak yumurtalarının boğulmasını engellerler.

Scientific American, January 1999, s.53




--------------------------------------------------------------------------------


YUSUFÇUK

Yusufçuk böceklerinin uçuşları birbirinden bağımsız 4 büyük kanatın vücudun ağırlığını taşımasıyla sağlanır. Bu özellik, böceğe ani manevralar yapma, hızını ani artırma ve saniyede 10 m.'ye varan yüksek bir hız imkanı tanımaktadır.

Science et Vie, No.931, s.5


--------------------------------------------------------------------------------


TROİL KUŞU

Penguene benzer perde ayaklı bir kuş olan Troil kuşları (Uria calge) çıplak kayaların üzerine bir yumurta yumurtlarlar ve kuluçkaya yatarlar. Bu kuşların yumurtalarını bıraktıkları bölgede metrekareye 70 yumurta düştüğü saptanmıştır. Buna karşılık her çift kendi yumurtasını özel renklerinden tanır. Troil kuşlarının yumurtalarının başka bir özellikleri de darbe alsalar bile kayalıklardan aşağı yuvarlanmamalarıdır. Özel yapıları nedeniyle yalnızca kendi etraflarında döner ve dururlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.33


--------------------------------------------------------------------------------


DENİZ YILDIZI

Dişleri olmayan denizyıldızı yiyeceklerini sindirmek için kendine özgü bir metod kullanır. Avının yerini bulmasında koku ve dokunmaya bağlı olarak, avın kapladığı alanın büyüklüğü de etkilidir. Kollarının altında yüzlerce ince, her zaman hareket eden, emici diskler bulunmaktadır. Deniz yıldızlarında hareket, bir kayaya veya başka bir cisme ayakları ile yapışması ve sonra geri çekmesi ile sağlanır ve denizyıldızı bu biçimde yavaşça sürünür. Günlük yiyecekleri kabuklu deniz hayvanları, karides, kum ve taş gibi birikintilerdir. İstiridyeyi bulduğunda denizyıldızı onu içine çeker ve bir çok emici ayağını istiridyenin kabuğuna yapıştırır. İstiridye aşırı güçlü supaplara sahip olmasına rağmen denizyıldızı sonunda istiridyenin kabuğunun yavaş yavaş açılmasını sağlar.

The Ocean World of Jacques Cousteau, Quest for Food, s.47


--------------------------------------------------------------------------------


KOALA

Okaliptüs ağaçlarının yaprakları oldukça az protein içerirler ve çok liflidirler. Yüksek miktarlarda içerdikleri aromatik yağlar ve kimyasal bileşikler ise otla beslenen birçok canlı için zehirlidir. Sadece okaliptüs ağaçlarının bazı türleriyle beslenen koalalar bu konuda bir istisnadırlar. Özel dişleri sayesinde koalalar okaliptüs yapraklarını çiğnemeden yutarlar. Yapraklar, koalaların diğer memelilerdekinden çok daha büyük olan kör bağırsaklarına gider, burada bulunan bakteriler sayesinde yapraklar kolaylıkla sindirilir. Yaprağın istenmeyen bölümleri karaciğerde zehirden arındırılır ve vücuttan atılır. Bu türlü beslenme çok az enerji verdiğinden koalalar günde 18 saat uyurlar.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.105




--------------------------------------------------------------------------------


REDOVID BÖCEĞİ (SALYARATA VARİLGATA)

Yırtıcı Redovid böceği (Salyarata varilgata) ağaçlarda yaşayan bir tür termit ile beslenir. Avını yakalama yöntemi çok ilginçtir. Önce, termit yuvasındaki yiyeceklerin arasına saklanır. Termitlerin kendilerine özgü bir kokuları vardır. Termitler kördürler ve yuvalarına giren düşmanlarını da koku farkı sayesinde tanırlar. Termit yuvasında saklanan Redovid böceği de bir süre sonra termitler gibi kokmaya başlar, bu yüzden kendi kokusu anlaşılmaz. Düşmanlarına karşı yırtıcı olan termitlerin saldırısından bu sayede korunmuş olur.

Bilim ve Teknik Dergisi, Haziran 1987, Sayı.235, s.7


--------------------------------------------------------------------------------


MAÇA AYAKLI KURBAĞA

Çöllerde yaşayan canlılar sıcağa ve kuraklığa dayanacakları çok önemli donanımlara sahiptirler. Örneğin Maça ayaklı karakurbağası yılın en kurak dokuz ayı boyunca kendi ürettiği jelatin içinde saklı bir çukurda uyur. Çöl kaplumbağaları kendi üst kabuklarının altındaki iki kesede yaz için su depolarlar. Salyangozlar ve karidesler ise çöllerdeki nadir yağışlardan sonra su birikintilerinde harekete geçerler ve bu sular kurumadan önce onlarca yıl bekleyebilecek yumurtalarını bırakırlar. Böylece yavrular güneşin kavurduğu tuzlu toprakta bir sonraki yağmur gelene kadar yumurtadan çıkmak için beklerler.

Guy Murchie, The Seven Mysteries of Life, s.33


--------------------------------------------------------------------------------


SİBİRYA AYISI

Sibirya boz ayısı sonbaharda şişmanlayıp yağ bağladıktan sonra, inine çekilir ve aylarca (4 ila 7 ay) süren bir uyuşukluk dönemine girer. Ayının 37 derece olan vücut ısısı, kış uykusu sırasında 5 ila 6 derece azalır. Buna rağmen, kalp atışı ve nefes alma ritimleri daha yavaşlar. Bu nedenle genel metabolizmada yüzde 50 ila yüzde 60'a varan düşüşler gözlenir. Ayı, bu devre boyunca yemek içmek dahil hiçbir hayati fonksiyonunu yerine getirmez. Bununla birlikte üreme ve su kaybı belirtileri de göstermez. Çünkü uyuşukluk esnasında kendi yağını (lipitlerini) başlıca enerji ve su kaynağı olarak kullanır.

Hiç yorum yok: